Kadınlar rutin olarak, çoğu batılı markalar tedarik eden fabrikalarda cinsel saldırı ve sömürü ile karşı karşıya kalmaktalar. Halk hareketi mağdurlara adalet aramakta yardımcı oluyor.
Dolly Akhtar, Bangladeş’in Dakka kentindeki bir konfeksiyon fabrikasında çalışmaya başladığında sadece 16 yaşındaydı. Uzun saatler çalışmayı ve düşük maaşları kabul etti, ancak yaşça büyük, evli hat şefinin cinsel saldırılarını beklemiyordu.
“Çalıştığım ilk fabrikadaki hat şefi onunla yatmam için bana yaklaştığında çok korktum” diyor. Akhtar işini bıraktı ve başka bir tane buldu ama orada da benzer sorunlarla karşılaştı. “Diğer fabrikada, yönetim bize küfreder ve saldırırdı. Erkekler kötü niyetle bakarlardı bize ”diye ekliyor.
Tacizden bıkan Akhtar, karşı koymaya karar verdi. Diğer genç kadınların daha iyi korunması için çalıştığı fabrikada bir sendika kurma çabalarına öncülük etti. Yönetim çabalarından haberdar olunca, müdürü Akhtar istifa mektubu imzalayana kadar onu saatlerce ofisinde kilitledi.
“Fabrika sahipleri misilleme yapmaya karar verdiklerinde, bir daha asla bir fabrikada iş bulamayacağınızı garantiye alırlar. İşte o zaman artık sadece işçiler adına çalışacağıma ve bir daha asla yönetim için çalışmayacağıma karar verdim.” diyor.
On yıl sonra, Akhtar, Bangladeş tekstil endüstrisinde kadınların çalışma hayatının temel sorunu haline gelen yaygın cinsel tacizi, saldırıyı ve sömürüyü ifşa etmek için halk hareketinin ön saflarında yer alıyor.
Bangladeş’te 4.200’den fazla giysi fabrikasında çalışan, çoğunluğu kadın 2.5 milyon civarında tekstil işçisi var. 1000’den fazla işçinin hayatını kaybettiği 2013 yılında Rana Plaza fabrikasının çöküşünden sonra, Bangladeş hükümeti ve batılı markalar fabrikalarda sendikaların varlığını kolaylaştıracaklarına ve işçi güvenliğini artıracaklarına söz verdi. Yine de, kadın işçilerin rutin olarak karşılaştıkları toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve sömürü konusuna çok az dikkat çekilmiş durumda. Son araştırmalara göre, kadınların % 80’i işyerinde cinsel istismara veya tacize maruz kalıyor ya da tanık oluyor. Yine de çok azı bu suistimali rapor edebiliyor veya adalet arayabiliyor.
Akhtar, bunun köklü bir ayrımcılık, siyasi yaşamda ve işçi sendikalarında kadın temsilinin eksikliği ve cinsel saldırı iddialarıyla öne çıkan kadınların utanması gibi şeylerle alakalı olduğunu söylüyor.
2015 yılında Akhtar, Bangladeş’in en büyük ticaret organizasyonlarından biri olan Sommilito Konfeksiyon Sramik Federasyonu’nun tam zamanlı örgütçüsü olmak için hazır giyim fabrikalarından ayrıldığından beri, diğer aktivistlerin ilgilenmekte çekindiği cinsel saldırı davalarını takip etmekle tanınıyor.
Ona yardım için gelen kadınlardan biri 20 yaşındaki Hafsa Begum.
Mayıs ayında, Begum, başkent Dakka’daki fabrika işinde gece vardiyasını bitirmişti ve Ramazan Bayramı tatilinin öncesinde siparişleri yerine getirmek için fazla mesai yaptıktan sonra eve gitmeyi istiyordu.
“Sabah saat sekizden beri çalıştığım için çok yorgundum ve yavaş yürüyordum. Diğer kızlar önümde yürüdüler ve işte o zaman hat şefim fırsatı yakaladı. Onu tekmeledim ve tokatladım ama yine de beni fabrikanın yanındaki karanlık bir sokağa sürüklemeyi başardı ”dedi. Begum, onu zorla öptüğünü ve ona dokunduğunu söylüyor. Gitmesine izin vermeden önce, hat şefinin ona “Sana söyledim, benim olacaksın” dediğini aktarıyor.
Fabrikada çalıştığı yedi ayda, Begum, genç makine operatörleri üzerinde tahakküm kuran hat şefinin taciziyle karşı karşıya kaldı.
“Benden onunla çıkmamı istedi. Hayır dediğimde… hayatımı cehenneme çevirmeye başladı ”dedi. Saldırılarına ne kadar direnç gösterdiyse, tehditleri de o kadar tehlikeli hale geldi. Onunla seks yapmazsa işini kaybedeceğinden emin olması konusunda onu uyardı.
Saldırıdan sonraki sabah Begum işe gitmedi. “Çok korktum, ne yapacağımı bilemedim.” Sonra Akhtar’ı hatırladı. “Kötü muamele görmüş fabrika kızlarına yardım eden bir kadın, bir sendika örgütçüsü olduğunu duymuştum” diyor.
Akhtar hemen harekete geçti. Begum’e yardım etmek için yerel sanayi polisi ile temasa girdi ve fabrika yönetimini şahsen görmeye gitti. Saatler süren görüşmeler sonrasında, hat şefi kovuldu.
Oysa konuşmanın sonuçları var. Hat şefi kovulmasına rağmen, Begum işine geri dönmedi. Akhtar onun için bir istifa tazminat anlaşması imzaladı, ancak istifa ettikten hemen sonra, Begum farklı numaralardan tehditkâr telefon aramaları almaya başladı. Ailesini ve evini terk etmek ve şehrin farklı bir yerine taşınmak zorunda kaldı.
“Bu sık sık oluyor. Kızların adalete ulaşmasını başarsam bile, hayatları hala tehlikede ”dedi. “Her şeyi değiştirmek zorundalar ve yıllarca korku içinde yaşıyorlar.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün kadın hakları bölümü başdanışmanı Aruna Kashyap “ Akhtar gibi aktivistlerin karşı karşıya kaldığı zorluk budur. Yagın bir utanç ve misilleme korkusu, Bangladeş’in konfesiyon endüstrisi içindeki cinsel şiddet mağdurlarının susturulmasına sebep oluyor” diyor.
“Konfesiyon çalışanları cinsel tacizi ifşa ettikler için misilleme ile karşı karşıya kalmasalardı, avazı çıktığı kadar #MeToo çığlığı atardı. Onların deneyimleri işyerindeki cinsel taciz krizinin bir parçası, konfeksiyon fabrikaları gibi yerlerde daha az görülüyor ancak Hollywood, medya ve siyasi şahsiyetleri içeren yüksek profilli davalardan daha az önemli değil.”
Mayıs 2018’de, Asya Asgari Ücret İttifakı ve Küresel Çalışma Adaleti, büyük batılı markaların Asya tedarik zincirlerinde cinsiyete dayalı şiddet iddialarında bulunmuştu. Şirketler iddiaları araştıracaklarını söylediler. Ancak Kashyap, cinsel tacizin gerçekleştiği fabrikalardan kaynaklarını alan batı markalarının şiddeti ve sömürüyü durduracak şeyleri gerektiği gibi yapmadığını iddia ediyor. Bunu yapmak için, markaların tedarik zincirlerini izleme gibi sistematik değişikliklerle, kadınların karşılaştıkları suiistimale karşı mücadeleye başlamak gerekiyor.
Sorunu kabul etmek veya kadınların adalet kazanmasına yardım etmek için çok az siyasi irade var. Bangladeş Anayasa Yüksek Mahkemesi, 2009 yılında işyerinde cinsel tacize karşı ayrıntılı kılavuzlar yayınladı, ancak işçilerin misilleme yaşamadan şikayette bulunabileceği bir süreç mevcut değil.
2017 ve 2018 yıllarında yıllık toplam ihracat gelirinin % 80’inden fazlasını kapsayan Bangladeş’teki konfeksiyon endüstrisi, ülkedeki ekonomik büyümeye en büyük katkı sağlayan sektörlerden biridir. Fabrika sahipleri, tecrübeli yöneticileri buralarda tutmak için yatırım yapıyorlar. Çünkü bu pozisyonlar için yetenekli insanlar bulmak zor iken, makine operatörlerini ve işçileri yerlerinden etmek kolaydır.
16 Mart’ta kadınlar, 18 yaşındaki meslektaşlarının yardımcı üretim müdürü tarafından cinsel tacize uğraması iddiası sonrası, protesto ettikleri fabrikanın önünde açlık grevine başladılar. Fabrika, müdürün görevden alındığını iddia etmesine rağmen – fabrikadaki işçiler tarafından tartışılan bir iddia – kadının iddialarını “ciddi alınmayacak şeyler ”olarak reddetti. Ayrıca, söz konusu mağduru ve 16 protestocuyu, “işi aksatma” gerekçesiyle ücretlerini ödemeden işten attı. Herhangi bir polis raporu tutulmadı çünnkü mağdur damgalanma ve misilleme korkusu yaşıyordu.
Akhtar, “Bu ülkenin ekonomisi, kadınların emeğine bağlı, ancak en az korunan biziz” diyor.
Son beş yıl boyunca onlarca cinsel taciz vakası üzerinde çalıştı ve çoğu zaman toplumda başkaları tarafından görülme riski daha az olduğundan mağdurlarla gizlice görüştü.
Ancak Akhtar, kadınların polisin rapor tutmasını kabul etmezlerse, yapabileceklerinin bir sınırı olduğunu söylüyor. “Kadınlar, itibarlarının düşeceğinden korkuyor” diyor. “Her zaman [kadınların polise gitmesini] öneririm, ama hiç kimse kabul etmiyor, bu yüzden yapabileceğim şey suçluların kovulmasını sağlamak.” Buna karşılık, Akhtar kadınları sendika kurma ve iş yasalarını uygulamalarına yardımcı olma konusunda eğiterek kadın işçilerin gücünü arttırmaya çalışmakla sınırlı.
İşyerinde cinsel saldırıya maruz kalan kadınlar için adalet kazanmaya yönelik çalışmalarının aile hayatını etkilediğini söylüyor.
“Çoğunlukla köyümüzde annemle beraber yaşayan oğlumla bağ kuramadım. Tatilde beni ziyarete geldiğinde onu görüyorum ama ilişkimiz gergin. Birbirimizi zar zor tanıyoruz ”diyor.
“Birkaç hafta önce gece yarısında bir telefon aldım. Bir erkek, eğer kızları ‘kirli şeyler’ hakkında konuşmaya teşvik etmeyi bırakmazsam, bana tecavüz edeceğini söyleyip tehdit etti. Ona cesur davrandım, ama gerçek şu ki bunun fabrikalardaki kadınların ve genç kızların seslerini yükseltebilecekleri en tehlikeli şey olduğunu biliyorum. ”
(Bu yazı Türkçeye Mor Dayanışma Çeviri Komisyonu tarafından çevrildi. Orijinali için: https://www.theguardian.com/global-development/2019/sep/10/metoo-bangladesh-the-textile-workers-uniting-against-harassment)