Türkiye’de bir kadın olarak yaşam sürdürmenin ne kadar zor olduğunu iyi biliyor ve hissediyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği almış başını gidiyor, konumumuz yerlerde sürükleniyor. Bedenlerimizin de bir yağma alanı haline geldiği bir süreçten geçiyoruz.

Devletin erkek egemen zihniyetinin hayatlarımıza saldırısı katmerlenerek artıyor. Hali hazırda var olma mücadelesi verdiğimiz, yaşanabilir bir hayat için hak alma çabalarımız devam ederken, bu zihniyet var olan haklarımızı da gasp etmeye uğraşıyor.

Şöyle bir geriye dönüp bakalım.

2016 Haziran’ında Boşanma Komisyonu’nun (isminin uzunluğu gereksiz olduğu kadar niteliksiz de) sunduğu 456 sayfalık rapor; devletin kadına yönelik bakış açısını, neler yapmak istediğini ve nasıl müdahalede bulunabileceğini sayfa sayfa anlatır nitelikteydi. Hadımı, istismarda delil zorunluğunu, arabuluculuk uygulamasını o zamandan yazdılar ve süreç içerisinde pişirip önümüze getirdiler. Şimdilerde ise yandaş medyanın müjde diye nitelendirdiği nafaka (vermeme) yasası önümüzde. 

Ne Yapmak İstiyorlar

“Boşanırsam nasıl yaşarım?” sorusu kafasını kurcalarken bir kadının boşanma talebinin, davasının dahi ölümlere yol açtığı ülkemizde, kadın boşanamasın diye uğraşmış ve bu tasarıyı icat etmişler. Medeni Kanun’daki mevcut haliyle “kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka istenebilir” şeklinde belirtilmiş olan nafaka hakkını, evli kalma süresi, çocuk olup olmaması, boşanan kadının yaşı, gelir durumu ve kusur durumu dikkate alınarak hesaplanmasını öngörüyorlar.

Kendi medyalarında erkek mağduriyeti olarak değerlendirdikleri “süresiz” kısmını kaldırmak istiyorlar. Herhalde “nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.” kısmını gözden kaçırıyorlar.

Zira var olan haliyle nafaka zaten süresiz değil, aynı zamanda verdikleri “1 ay evli kal, ömür boyu nafaka al” örnekleri de Türkiye’de gerçekçi değil. Boşanma davalarının aylarca uzadığı, bahsettiğimiz gibi cinayetlerin gerçekleştiği adalet ve aile sisteminde ve bu maddelerin zorluğunda bir kadının süresiz nafaka alabildiği enderdir. Yalnızca görmek istedikleri istatistiklere baktıklarının yahut doğrudan uydurduklarının resmidir bu durum.

Kabul Etmiyoruz!

Kadını eve, “kutsal aileye”, görünmeyen emeğe, güvencesiz işçiliğe, kocaya bağımlı kılmaya çalıştıkları; ‘boşanma kır dizini ve bu rollerde yaşa’ dedikleri bir atmosferde; zaten kadınlara yönelik insani yaşama şartlarının önünü açacak, tecavüzleri ortadan kaldıracak, bakım emeğini kadının üzerinden alıp toplumsallaştıracak yasalar yapmalarını beklemek abesle iştigal olur. 

Nafaka hakkı medeni kanunun önemli maddelerinden biriyken böylesi bir süreçte; biz kadınların bugüne kadar dişimizle, tırnağımızla söküp aldığımız haklarımıza sahip çıkmamız gerekiyor.

Yarınımıza yön verebilmek için ve gasp etmeye uğraştıkları diğer haklarımız için de mücadele etmeli, aynı zamanda var olan sorunlarımızın iyileştirilmesine yönelik kendi sözümüzle, eylemimizle yasa önerilerimizi dillendirmeliyiz.