8 Mart’a tüm coşkumuz, öfkemiz ve cüretimiz ile gittiğimiz bu günlerde, özellikle İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun üzerinden iktidarın ve devlet kurumlarının patriyarkal kapitalist sistem ile ilişkileri içerisinde neleri uygulamadıklarını, neden uygulamadıklarını ve hukuksuzluk iklimini nasıl beslediklerini bir kere daha yinelemek istedik. Bu amaçla rapor ekibimizin hazırladığı raporun bir kısmını yayınlıyor ve asla vazgeçmeyeceğimiz taleplerimizi sokaklarda, alanlarda beraber söylemek için kadınları dayanışma ağımızı büyütmeye davet ediyoruz.

Pandemi ile daha da görünür hale gelen krizler sarmalında, kadınların gündeminde şiddet, yoksulluk, işsizlik, hastalık, bu süreç ile artış gösteren ev emeği ve emek sömürüsü var.

Araştırmalar pandemi ile kadına yönelik şiddetin arttığının gözler önüne sererken, erkek egemen zihniyetin kadın düşmanı politikaları, kadınların kazanılmış haklarına saldırıları katlanarak arttı. İktidar koalisyonunun attığı her adımın erkek egemen sistemden yana olduğunu defalarca deneyimledik.

İktidar açısından; kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin bu denli artışı acil çözülmesi gereken bir konu olması gerekirken kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin rol alınması bir yana, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun hedef tahtasına kondu.

Biz Mor Dayanışma olarak, kadına yönelik şiddetin önünü açan politikaları teşhir etmekten, kadınları ölüme sürükleyen uygulamaları dillendirmekten, şiddetin durdurulması için gerekli adımların atılmasını talep etmekten vazgeçmeyeceğiz.

“Yoksulluk yok”, “kadın cinayetleri azaldı” gibi söylemlerle görünmez kılınarak, gündem dışı edilen konuları gündemde tutmaya, sorunların kökenine inmeyen, göstermelik çözümleri açık etmeye devam edeceğiz. Tam da bu minvalde kadına yönelik şiddetin durdurulmasında devletin yapması gerekenleri tekrar tekrar hatırlatacağız. Uygulanmayan yasaları, kanunları gündeme taşıyacağız. İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 Sayılı Kanun’un etkin uygulanması için gerekli adımların neden atılmadığını soracağız!

İstanbul Sözleşmesi’nde ve 6284’te geçen geniş şiddet tanımları şiddetle mücadelede de kabul görüyor mu? Yoksa “senden kötü durumda olanlar var” diyen görevliler gibi kadınların beyanları kulak arkası mı ediliyor? Kadınların çektiği acının derecesine göre kadınlara psikolojik şiddet mi uygulanıyor?

İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti önleme konusunda; toplumsal cinsiyet rollerinin ve klişelerin değiştirilmesini ve eğitimin her aşamasında toplumsal cinsiyet eşitliği konulu dersler yapılmasını önerirken, çeşitli üniversitelerde görevli erkeklerin son dönemde artan açıklamalarıyla cinsiyet ayrımcılığı ve ataerki yeniden üretiliyor.

6284 Sayılı Kanun’da ilköğretim ve ortaöğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın erkek eşitliği konusunda dersler konulması maddesi varken, uygulama tam tersi yönde ilerliyor. Buna MEB’in 2019/2020 eğitim öğretim hedef listesinde Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi maddesinin 24 saat bile geçmeden kaldırılmasından, Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından finanse edilen MEB koordinasyonunda yürütülen, Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi’nin (ETCEP) iptalinde de görüyoruz.

İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddeti önleme konusundaki bir diğer önerisi; STK ve medya ile işbirliği yapılmasıdır. Oysaki ana akım medyada şiddetin önlenmesi konusunda farkındalık yaratmak şöyle dursun toplumsal cinsiyet rollerinin ve şiddetin yeniden üretildiği ya da meşrulaştırıldığına tanıklık ediyoruz. Öldürülen kadınların meslekleri, isimleri, yaşları ve faille olan bitmiş bile olsa ilişkisi gibi kişisel bilgiler özellikle belirtilirken, failler hakkında bu tür bilgilere pek yer verilmiyor, failler ikinci planda tutularak şiddetin asıl sorumluları görünmez bir hale getiriliyor.

STK’larla işbirliği yerine kadın derneklerini kapatma, mühürleme politikası uygulanıyor. Son dönemde iktidarın gündeme getirdiği, sivil toplum örgütlerinin keyfi olarak faaliyetlerinin kısıtlanabileceği ve mal varlıklarına el konabileceğini içeren yasa değişikliği ile sivil toplum güçsüzleştirilmek ve örgütlenme hakkımız elimizden alınmak istenmektedir

Bu kanunla özellikle kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın ve LGBTİ+ derneklerine kayyum atamanın önü açılıyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin koruma başlığı altında; kadınlara yönelik şiddette psikolojik ve hukuki danışmanlık, tıbbi yardım ve destek hizmetlerinin sağlanması, yeterli sayıda sığınma evinin tahsis edilmesi, günün her saati ulaşılabilecek ücretsiz telefon yardım hatları oluşturulması gerektiği belirtilirken, 6284’te de bunu destekleyen bir madde içerirken bu gerekliliklerin hala uygulamaya konmadığı eldeki verilere bakınca apaçık görülüyor.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne bağlı 110, belediyelere bağlı 32, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı 1 ve Mor Çatı Sivil Toplum Kuruluşu’na bağlı 1 tane olmak üzere Türkiye’de toplam 3 bin 454 kapasiteli 144 kadın sığınma evi bulunuyor.

Belediye Kanunu’na göre 237 belediyede sığınma evi olması gerekirken sadece 32 belediyede kadın sığınma evi bulunuyor. Herhangi bir yaptırım olmadığı için de belediyeler bu konuya öncelik vermiyor.

Türkiye’de kadına yönelik şiddetin hangi boyuta ulaştığını sadece geçtiğimiz yıl kullanılmaya başlanan KADES uygulamasına 45.920 kadının ihbarda bulunmasından bile görebiliyoruz ancak şiddetin boyutunu gösteren bu sayılara rağmen bu şiddetin önlenmesine dair nasıl çözümler bulunduğu muamma.

 Sadece 2020 yılında şiddete uğrayan ve öldürülen kadın ve çocuk sayısı 2.000 aşmışken, ülke genelinde 3 bin 454 kapasiteli 144 sığınma evinin olması şiddeti önlemede olduğu gibi şiddet halinde müdahalede de ne kadar geride kaldığımızı ortaya koyuyor.

Özellikle pandemi ile beraber, var olan sığınma evlerinin sağlık ve hijyen koşullarının yetersiz olması ve salgınla mücadele önlemleri gerekçe gösterilerek sığınma evi talebinde bulunan kadınların geri çevrilmesi, kadınları şiddet sarmalına mahkum etmektedir.

ALO 183 hattının aile, kadın, çocuk, engelli, yaşlı, şehit yakınları ile gaziler ve gazi yakınlarına yönelik hizmetlerin tamamı için aranması sebebiyle her an ulaşılabilirlik yönünden yetersiz kaldığı gerçekliği karşısında sadece şiddete tahsis edilmiş, acil ve 24 saat etkin çalışan hat oluşturulması taleplerimiz yine iktidar tarafından görmezden geliniyor.

6284 ‘ün 39. Maddesi’nde koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin uygulanması için tercihen kadın personelin istihdam edildiği, çalışmaların yedi gün yirmi dört saat esasına göre yürütüldüğü Şiddet Önleme ve İzleme Merkez (ŞÖNİM)’lerinin kurulması belirtilmektedir. Şiddeti önleme ve izleme amacıyla kurulan bu yerlerin verimliliği; tüm kadınların rahatlıkla ulaşabileceği yerlere mi kurulduğu, yeterli personeli var mı, personellerinin kaçının kadın olduğu ve personellerin toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı kişilerden mi seçildiği soruları eşliğinde düşünmek ve iktidarın buraya dair şeffaf olması gerekmektedir.

Cinsel şiddetle mücadele kapsamında tecavüz kriz masalarının oluşturulması yönündeki İstanbul Sözleşmesi maddesi doğrultusunda herhangi bir adım atılmadı. Henüz bir tane bile tecavüz kriz masası kurulmuş değil.

İstanbul Sözleşmesi’nin yargılama başlığı altında; kadınlara yönelik şiddetin suç sayılıp cezalandırılması gerektiği yer alsa da, 2020’de 711 failden sadece 54 erkek tutuklandığı, 5 faile ev hapsi veya elektronik kelepçe verildiği bilgisi bu konuda da sınıfta kaldığımızı gösteriyor.

Soruşturma ve yargılama sürecinde şiddete maruz bırakılanların özel koruma tedbirlerinden yararlanmasını sağlama yükümlülüğü özellikle 6284’te ayrıntılandırılan en temel koruma tedbirlerinin eksik uygulandığı, faillerin bu tedbiri ihlal ettiklerinde gereken yaptırımların uygulanmamasıyla eylemlerini tekrarladıkları, birçok kadının bu tedbirler varken etkin uygulanmadığından dolayı öldürüldüğünü biliyoruz.

İstanbul Sözleşmesi’nin 56. Madde’sinde şiddete maruz bırakılanın en azından kendisinin veya ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda, failin kaçması veya geçici veya kesin olarak serbest bırakılması halinde şiddete maruz bırakılanın bilgilendirilmesini sağlamak ifadesi yer almaktadır. Pandemi bahane edilerek geçirilen  “infaz yasası” düzenlemesi ile şiddet faillerinin ellerini kollarını sallayarak dışarı çıktıklarını, haber verme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, birçok kadının yeniden şiddet gördüğünü, en az 8 erkeğin pandemi bahanesiyle cezaevinden çıktıktan sonra kadınları öldürdüğünü öğrendik.

İstanbul Sözleşmesi taraf devletlere her türlü şiddet olayıyla ilgili birleştirilmemiş istatiksel veriyi düzenli aralıklarla toplamaları ve kamuoyuyla paylaşma yükümlüğü veriyor. Ancak gerçek ve güvenilir veriye ulaşılmadığı gibi bu tür verilerin ‘’kadın cinayetleri azaldı, şiddet azaldı’’ söylemlerini güçlendirmek için çarpıtılıp gizlendiği bir süreci deneyimledik. Son 3 yıldır Grevio raporunun Türkçe’ye çevrilmediğini bunun da gerçek verileri saklama saikiyle yapıldığını, kadın örgütlerinin tuttuğu çetelelerden şiddetin arttığını, kadınları koruyamadığınızı çok iyi biliyoruz.

İç İşleri Bakanlığı Raporu’nda Türkiye’de kadın cinayetlerinin ani gelişen tartışma, kıskançlık, boşanmayı kabullenememe, aldatıldığını düşünme gibi nedenlerle işlendiği belirtilmektedir. Fakat bizler kadın cinayetlerinin asıl sebebinin ataerki olduğunu bu cinayetlerin münferit değil sistematik gerçekleştiğini çok iyi biliyoruz.

Yine biliyor ve tecrübe ediyoruz ki;

Kadın düşmanı politikalar, kadınları hedef gösteren söylemler, eril şiddeti meşrulaştıran haberler, kadın katillerine verilen ceza indirimleri, kadına yönelik şiddetin müsebbipleridir.

Soruyoruz; İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün etkin uygulanması için daha kaç kadının ölmesi bekleniyor?

Erkek egemen sistem tarafından uygulanan kadın düşmanı politikalar, cezasızlık, iyi hal indirimleri ve kadın düşmanı söylemlerle erkek faillerin sırtı sıvazlanmış, kadınları ikincil konumda gören tahakküm zihniyeti meşrulaştırılmıştır. Kadın katliamlarının önü açılmıştır. Yılmadan ve bıkmadan tekrar ediyoruz:

*Mevcut sığınma evlerinin koşulları iyileştirilmeli ve hiç bir kadının geri gönderilmeyeceği şekilde sayıları ve kapasiteleri arttırılmalıdır.

*Kadınların 24 saat boyunca ulaşıp destek alabilecekleri acil ve konuya özel destek hattı derhal oluşturulmalıdır.

*Tecavüz kriz merkezleri acilen oluşturulmalıdır.

*Kadına yönelik şiddetle mücadelede yer alacak her birim, her kurumda bulunan ve bulunacak kişilerin toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından yeterliliği denetlenmelidir ve personellere kadının insan hakları ile kadın erkek eşitliği konusunda düzenli ve sürekli eğitimler verilmelidir.

*Toplumsal Cinsiyet Eşitliği dersi MEB müfredatında okutulmalıdır.

*Kadınlara şiddetle mücadelede izlemesi gereken yollar ve haklarla ilgili bilgilendirici yayınlar yapılarak yaygınlaştırılmalıdır.

Bizler taleplerimizi bir kez daha yineliyoruz; kadına yönelik şiddeti durdurmak için İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun etkin ve eksiksiz uygulansın! Kadına yönelik şiddet son bulana dek mücadelemiz sürecek!

https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/237549-erkekler-2020-de-en-az-284-kadini-oldurdu

https://www.icisleri.gov.tr/icguvenlik/aile-ici-siddet-ve-kadin-cinayetlerinin-onlenmesinde-kollugun-onemi-ve-rolu

https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyede-kad%C4%B1n-s%C4%B1%C4%9F%C4%B1nmaevlerinin-durumu/a-46427221?fbclid=IwAR0BU5dARJsGZvki7Nk45uqpiEU8Xa80G4rc2P8j0xmZAwFf3Blw73j_df8

https://www.cnnturk.com/video/turkiye/adalet-bakanligi-siddet-rakamlarini-acikladi-video

https://www.milliyet.com.tr/siyaset/bakan-soylu-2020-yilinda-kadin-cinayetleri-yuzde-21-dustu-6395679

https://www.morcati.org.tr/attachments/article/255/6284_Kanun_Uygulamalari_Raporu.pdf

https://www.ailevecalisma.gov.tr/uploads/ksgm/uploads/pages/mevzuat/4-6284-sayili-ailenin-korunmasi-ve-kadina-karsi-siddetin-onlenmesine-dair-kanuna-iliskin-uygulama-yonetmeligi.pdf

https://www.birgun.net/haber/turkiye-de-kadin-siginma-evlerinin-sayisi-ve-olanaklari-yeterli-mi-310042

https://www.cnnturk.com/video/turkiye/adalet-bakanligi-siddet-rakamlarini-acikladi-video

https://www.google.com/amp/s/www.milliyet.com.tr/amp/siyaset/bakan-soylu-2020-yilinda-kadin-cinayetleri-yuzde-21-dustu-6395679

https://www.birgun.net/haber/chp-li-gurer-den-bakan-gul-un-kadina-siddete-iliskin-ayrintili-veri-yok-ifadelerine-tepki-317813

https://www.ailevecalisma.gov.tr/tr-tr/sss/kadinin-statusu-genel-mudurlugu/

tr_TR