Yazar Demet Bayar
Emzirme meselesi üzerine son zamanlarda (en çok da kadınlar tarafından) hayli kafa yorulmakta. Ahlaki bir boyuta sığdırılmaya çalışılan ve tabulaştırılan bu eylem, en çok da emziren kadının kamusalla olan sorunu olarak karşımıza çıkıyor ancak bu durum küresel çapta halledilebilmiş değil. Emziren bir kadının kamusala çıkma sorunun temelinde tedirginlik, zaman ve emek kaybı bulunuyor. Farklı bir perspektiften bakacak olursak cinsiyet rollerinde kadına en çok atfedilen “annelik rolü” gereği, emzirme eyleminin toplumda “örnek davranış” sayılması ve emziren kadının daha “güçsüz, kırılgan ve kutsal” olarak görülmesinin de kadına fazladan haksız sıfatları yüklüyor.
“Gideceğim yerde bebeğimi emzirebileceğim hijyenik ve güvenli bir mekan var mı?”
“Orada sütümü sağabilmem için priz var mı?”
“Bu süt sağma aletlerini nasıl taşıyacağım?”
“Her ihtimale karşı emzirme şalımı yanıma almalıyım.”
gibi sorular emziren kadınların kamusal alanla buluşmadan önce yaşadığı tedirginliklerin cümleleri oluyor. Emzirme sırasında ise anne ve bebek için konforlu alan olmaması, insanların rahatsız edici bakışları kadınları tedirgin eden durumların başında geliyor. Merkezi ve yerel yönetimlerin kadınların kentteki yaşamlarını kolaylaştıracak adımları oldukça önemli.
Bir parantez açarak emzirmenin sağlık boyutuna bakacak olursak; bebek sağlığından ziyade kadın bedeninde de yarattığı olumlu etkiler tartışılmaz. En değerli etkisi ise anne ve bebek bağını kuvvetlendirmesi. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisine göre her sağlıklı bebek ilk 6 ay salt, 2 yaşına kadar ise ek gıdalarla birlikte anne sütü almalıdır çünkü bebeğin hem bebeklik çapında hem de yetişkin dönemde sağlığı için önem arz eder ancak bunlara rağmen her kadın bebeğini emzirmek zorunda değildir. Emzirme eyleminin kadının kendi rızasından ya da biyolojik sebeplerden dolayı (laktogenez gerçekleşememesi, bebeğin meme reddi, annenin madde veya alkol bağımlısı olması, ilaç kullanmak zorunda kalması vs.) gerçekleşmeyebilir. Emzirmeye teşvik etme amacı ile yönetimlerin sağlık alanında uyguladığı politikalarda son zamanlarda gelişme gözlemlenmektedir. Bebek dostu hastaneler, iş kanununda yer verilen izinler, kamu kuruluşlarında görülmeye başlanan emzirme odaları vs… İş kanununda yer alan süt izninin erkek bireyler için uygulanmaması, bebeğin sadece anneye ihtiyaç duyduğu ya da bir başka deyişle bebeğin bakımının ve ihtiyacının sadece anneye yönelik olduğu kanısı, kanunlarla pekiştirilmiş sayılıyor; bu algı cinsiyet rollerini besliyor.
Emzirmeye karşı geliştirilen teşvik edici adımların yanı sıra mahremiyet olgusu ve kapitalist dünyanın gerektirdiği gelişmeler kadınların emzirme eylemlerinin önünde büyük engeller oluşturuyor. Anne sütü ile kapitalizm arasında kuşkusuz bir ilişki ve çelişki durumu mevcut. Az gelişmiş ülkelerde emzirme oranının, dünya geneline göre yüksek olduğu görülüyor. Bunun sebebi ise anne sütünün kolay erişilebilir ve ücretsiz olması. Modern dünyada ise büyük gıda şirketlerinin etkili olduğu sektörün pazarlama politikaları, kadınların iş hayatında daha aktif olmaları ve işverenlerin kadın çalışanlara yönelik yeterli düzeyde hak sağlayamaması; emzirme çağındaki bebeklerin hazır gıdaya yönelmesine sebep oluyor. Bu yönelimin anne ve bebek üzerinde direkt ya da dolaylı etkileri ise kaçınılmaz. Öyle ki tüm bu kamusal ve kapitalist engeller kadınların emzirme oranlarında düşüşe sebebiyet veriyor. Bu da hem bireylerin hem de toplum sağlığı açısından bir dezavantaja dönüşüyor.
Emzirme meselesinde kültürel ve coğrafi farklılıkların görüşlere yansıması kaçınılmaz. Dini inanışlar, aile yapısı, fiziksel ve kültürel çevre, emzirmeye karşı tutum ve toplumsal cinsiyet algısı kamusal alanda emzirmeye karşı bakış açısını şekillendirir. Kuşaklar arası aktarımda emzirme meselesine karşı olan tutum ise mahremiyet algısını oluşturur. Toplum tarafından bu konuda bir ikiyüzlülük söz konusudur. Emzirme, dört duvar arasında gerçekleştiği zaman kutsallaştırılan, açık alanda gerçekleştiği zamansa ayıplanan bir eylemdir. Özellikle erkek bireylerin bulunduğu yerlerde bebeğini emzirmek isteyen bir kadın hoş karşılanmaz. Bu karşılanmanın yarattığı korku ve tedirginlik de kadının emzirmeye yönelik, kuşaklardan aktarılmış tutumunu besler. Tabir-i caizse emzirme eylemini gerçekleştireceği zaman kaçacak delik arar. Toplumsal algıya/yargıya göre eğer bir erkeğin yanında emzirme eylemi gerçekleştirecekse bu kişi sadece eşi olmalıdır.
Peki ne yapılabilir?
Emzirme daha görünür kılınabilir. Medyada, TV, film ve dizilerde yer verilebilir. Yerel yönetimler bu konuda daha fazla çalışma gerçekleştirebilir çünkü bu aynı zamanda toplum sağlığını ilgilendiren bir durumdur. Emzirme kabinleri, emziren kadın figürleri vb. küçük ama etkili adımlar, kadınların kent aidiyetini güçlendirir. Ayrıca bireysel olarak da emziren bir kadın ya da emziren bir kadın yakını olarak bu sıradan eylemin oldukça “sıradan” olduğunu göz önünde bulundurarak davranılabilir. Kolay söylense de bu belirli bir kültürde yetişmiş bir kadın için kolay değildir. Değişim farkındalık ile başlar. O yüzden bu konuda en nitelikli çözüm bu eylemin diğer sıradan eylemler kadar normal olduğunu kabul etmek, gündelik yaşamda ve söylemlerde dillendirmek; cinsiyet, yaş ve statü farketmeksizin dayanışma içinde hareket etmektir.
Sevgi, renk ve mücadele ile <3
KAYNAKÇA
- Amir, L. H. (2014). Breastfeeding in public:“You can do it?”. International breastfeeding journal, 9(1), 1-3
- Sheehan, A., Gribble, K., & Schmied, V. (2019). It’s okay to breastfeed in public but…. International breastfeeding journal, 14(1), 1-11.
- Emel, G. Ü. R. Bebek Beslenmesinde Anne Sütünün Önemi ve Emzirme Tekniği. Klinik Tıp Pediatri Dergisi, 11(5), 225-232.
- Timurturkan, M. (2020). Biyoiktidar, Beslenme ve Annelik: Emzirmenin Kültürel ve Politik Görünümleri. İstanbul University Journal of Sociology, 40(1), 219-248.
- Timurturkan, M. Annelerin Emzirmeye İlişkin Instagram’da Paylaştıkları Görsellerin Heteronormatif Cinsiyet Kalıpları Açısından Değerlendirilmesi| Evaluation of the Visuals Shared By Mothers on Instagram About Breastfeeding from the Point of Heteronormative Gender Patterns. Akdeniz Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi, 3(1), 1-29.