2014’ün Haziran ayında Orhan Munis isimli şahıs, cezaevinden henüz şartlı tahliye olmuştu. Şubat 2001’de Erzurum’da oturdukları evde yüksek sesle müzik dinleyen lise ikinci sınıf öğrencisi kardeşi Burhan Munis’i müziğin sesini kısmaması sebebiyle tartışarak sekiz yerinden bıçaklayarak öldürmüştü. Savunmasında ise “…olaydan bir hafta önce askerlik görevini tamamladığını, tartışma sonrasında da kendisini kaybettiğini…” beyan etmişti.[1] Orhan Munis, şartlı tahliye olduktan bir süre sonra Ankara’da TRT sanatçılığı yapan, tek başına bir kız çocuğu büyüten Hatice Kaçmaz’ı ısrarlı şekilde takibe aldı. Defalarca evlenme teklifi etti, Hatice Kaçmaz bu teklifi reddedince bu sefer tehdit etmeye başladı.13 Eylül 2014 günü, Orhan Munis koluna gizlediği 19.9cm’lik bir bıçakla Hatice Kaçmaz’ı 15 yerinden bıçakladı. Bıçak darbelerinden üçü kalbine gelen Kaçmaz, hayatını kaybetti.

Orhan Munis, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce “kasten öldürmeden” suçlu bulundu. Günlerce tehdit ettiği, yanında 19.9 cm boyutuyla bir bıçakla görmeye gittiği ve 15 yerinden bıçakladığı Hatice Kaçmaz’ı “tasarlayarak öldürmediğine” kanaat getiren yerel mahkemenin bu kararına yapılan itiraz sonucu dosya üst mahkeme olan Yargıtay’a taşındı. Zira tasarlayarak öldürme suçunun cezası, kasten öldürme suçundan ağır olacağı için, Hatice Kaçmaz’ı plan kurarak öldüren failin hak ettiği cezayı almadığı ortadaydı. Tasarlayarak öldürme suçu, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Nitelikli Haller” başlıklı 82. maddesi kapsamında değerlendirilir. Bu düzenlemeye göre, kasten öldürme suçunun tasarlayarak işlenmesi halinde failin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılması gerekir. Bu bakımdan Hatice Kaçmaz’ı tasarlayarak öldürdüğü hukuk bilgisi olmayan kişilerin bile rahatlıkla anlayabileceği şekilde bariz olan Orhan Munis’in aldığı cezaya itiraz edildi. Buna rağmen yerel mahkemenin hukuka ve mantığa aykırı kararı 14 ERKEK ÜYENİN OYU İLE ALINAN kararla Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onandı.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, yerel mahkeme kararını onamasına dair gerekçesinde şu açıklamaya yer verdi; “Maktulden ayrılmayı aklından geçirmeyen, tersine maktulle bir an önce evlenmeyi arzulayan sanığın, kendisiyle evlenmeyi kabul etmeyen ve ayrılma düşüncesini kendisine hissettirip açıklayan maktule duyduğu hiddetle yanına tedbiren aldığı bıçağı, maktulle konuşmalarının olumlu geçmesi hâlinde kullanmayacağı düşüncesiyle sağ bileğine bağladığı, maktulün kendisinden ayrılma konusunda ısrarcı olması üzerine kapıldığı hiddet duygusunun etkisiyle maktule vurduğu birden fazla defa bıçak darbesi ile ölümüne sebep olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin aralarında geçen görüşme sonunda isteğinin kabul edilmemesinden kaynaklanan duygusal çöküntü ve hiddetin etkisi altında soğukkanlı bir şekilde düşünmesini engelleyecek şekilde aniden gerçekleştiği, telefon görüşmeleri ve buluşmaları arasında yaklaşık bir saatlik zaman dilimi olduğu, tasarlamanın kabulü için gerekli makul bir sürenin geçmediği, diğer yandan olay yerine evlenme isteğinin reddedilmesi ihtimaline bağlı olarak suçta kullandığı bıçağı sağ bileğinin içerisine bağlayarak gelen ve bu nedenle şarta bağlı olarak hareket eden sanığın eyleminde tasarlamanın koşullarının oluşmadığı ve kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.”[2]

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararları, yerel mahkemelerin (ilk derece mahkemelerinin) vermiş olduğu cezai nitelikteki kararlara karşı yapılan itirazların değerlendirildiği en üst merci olduğundan buradan çıkan kararlar benzer nitelikteki sayısız dava için emsal teşkil etmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden yalnızca bir kişinin kararı ile hukuka aykırı şekilde çekilme meselesinin tartışıldığı, yalnızca bir sene içerisinde en az 280 kadının öldürüldüğü[3] bir ülkede verilen bu karar sıradan bir karar değildir. Erkek egemen yargının kadınların hayatını erkek iradesinin parçası yapmaya dair atılmış, “erkeklik indirimi” diyebileceğimiz bir adımdır. Zira Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 14 ERKEK ÜYENİN OYU ile verdiği bu kararla birlikte faillerin duygusal taleplerinin karşılanmaması üzerine işleyecekleri cinayetleri hukuka uygunluk gerekçesi haline getirerek bıçakla buluşmaya gelen bir failin evlenme teklifinin kabul edilmemesini, “tasarlayarak öldürme” başlığı altından çıkartmış oldu. Hukuk tarihine kara harflerle geçen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Hatice Kaçmaz kararı, canavarca hislerle tasarlanarak işlenen bir cinayeti aşırı sevgiden kaynaklanan duygusallık kabul ederek hukuk güvenliğini zedelemiş, hayatlarımızın erkek egemen yargı tekeline geçme tehlikesi altında olduğunu kanıtlamıştır.

Hukuk güvenliğini ve adaleti sağlamak üzere yerel mahkemelerin tesis edemediği durumlarda adaleti tesis etmekle görevli olan, ülkenin en yüksek yargı makamı Yargıtay’dan çıkan bu karar, hukuk eli ile kadın cinayetlerine çanak tutmaktadır. İşledikleri suçun hukuken cezasını almayacaklarını defaten gören katiller tıpkı Orhan Munis gibi her seferinde çeşitli bahaneler ileri sürerek (“benimle evlenmediği için öldürdüm, beni istemediği için öldürdüm, benden boşandığı için öldürdüm, erkeklik onurum zedelendiği için öldürdüm…” gibi çoğaltılabilecek varyasyonları sürekli olarak duymaktayız) daha çok kadının hayatına kast edeceklerdir. Örneklerine yıllarca rastladığımız bu cinayetler yaşadığımız ülkenin bir hukuk devleti olma gereğini hem ölen kadınları ölmeden önce korumayarak hem de öldükten sonra faillere hak ettikleri cezaları vermeyerek iki kez yerine getirememiş olduğunu bize göstermektedir. Sırtını erkek egemen yargı düzenine yaslamış olma bilinciyle işlenen cinayetlere “kırılgan erkekliği” gerekçe göstermek hiçbir hukuk ilkesiyle açıklanamaz, hiçbir gerekçe bu anlayışı meşru kılamaz.

Bu karar ile cezası kesinleşen fail Orhan Munis, 30 yıl kesintisiz hapisten kurtulduğu için kısa sürede serbest kalabilecektir. Yıllar evvel askerden yeni döndüğü gerekçesini öne sürerek kardeşini öldürmesine rağmen şartlı tahliye olup çok kısa bir süre sonra Hatice Kaçmaz’ı öldüren Orhan Munis ve daha nicelerine “aşırı aşktan” dolayı “tasarlayarak öldürme” maddesine dayanılarak verilecek ağırlaştırılmış müebbet cezası yerini iyi halden ceza indirimi alabilecekleri hukuki imkânlar yaratılmıştır. Ceza kanunları toplumu kaos ve suçtan arındırmak için mağdurlar lehine yorumlanması gerekirken, erkek faillerin lehine uygulanacak boşlukları içeren bir kurallar listesi haline getirilmektedir.

Erkek adalet değil, gerçek adalet istiyoruz!

Kadın cinayetlerine geçit veren Yargıtay kararlarını kabul etmiyoruz!


[1] https://www.milliyet.com.tr/gundem/sanatcinin-katili-kardesini-katletmis-1942835

[2] https://t24.com.tr/yazarlar/gokcer-tahincioglu-yuzlesme/yargitay-ceza-genel-kurulundan-skandal-emsal-karar-hatice-kacmaz-once-bicakla-sonra-katile-indirimle-katledildi,34575

[3] https://www.ntv.com.tr/turkiye/turkiyede-2021de-280-kadin-olduruldu,1kFS5Uxv9U23uqxT6q4UDQ