Güçlü Aile, Güçlü AKP; ‘Kutsal Aile’ Bakanlığı

Seçim sonuçları değerlendirilirken halka “daha da aç kalsınlar da görsünler, o kadar yoksullaştık, bir şey olmaz bu milletten” naralarıyla, sınırlı bakışla, içinde yaşadığı toplumsallığı kavramaktan uzak, apolitik öfkeli söylemleri duyduk; duymaya devam ediyoruz. Bırakın gündelik yaşamını sürdürme gayretinde olan sade vatandaşı (millet ittifakını ayrıca değerlendirme zahmetine girmeden); solun da büyük bir kısmı “vah yenildik, olmadı, öz eleştiri yapalım” diyerek politik düzlemi okumaktan daha da uzaklaşarak eleştiriyi sadece kendisinin dışında aramayı tercih etti. İktidarın yine kazanmasına hizmet eden millet ittifakının, zavallıca, beceriksiz ve tabi ki devlet bilincindeki ve sermaye hizmetindeki ortaklık sonucunda, halk ağır bir yas ve yenilmişlik havasına boğuldu. YSK’nın saray memurları tarafından yönetilmesi gibi, devlet mekanizmalarına iyice yerleşen ve birçok kurumun da sarayın memuru olduğu; ciddi hırsızlık, yolsuzluk gölgesi altında yaşanan seçim elbette ki sadece bu haliyle değerlendirilemez. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlerde pozisyon almamasının da etkisiyle – bu konu uzun bir tartışmayı hak etse de konumuzun dışına çıkıyor- iktidar, faşizmin inşasında pozisyonunu güçlendirdi, ilerleyişinde motivasyon sağladı. Önümüzdeki yerel seçimlerde faşizmin kurumsallaşması için önemli bir eşiğin aşılması imkânı iktidar açısından güçlendi.

Faşizmin ilerleyişinde meşruiyet üretme hamleleri

Sermayenin ve iktidarın ilerleyişinde oluşan açlık, işsizlik, baskı ve nice sorunların yaratacağı öfke ve isyan dinamiğini; sistemin kendi içinde sübvanse edebileceği, içe çökerterek sönümlendireceği bir araca ihtiyacı var. Sermayeyi koruyan, iktidarın tabi olma ve biat etme ilkelerine uygun bir rejim; siyasal islam, Erdoğanist islam gibi kavramlar bu açıdan önemli. Uzun zamandır bunu kurmak istiyorlar ve hiç azımsanmayacak oranda ilerleme sağladılar. Kadınların aile içinde adeta köle konumunda, durmadan bakım emeği verdiği, koşulsuz hizmet ettiği; erkeklerin tüm “dışardaki zorlanmalarını”, işsizliğin, yoksulluğun, geçinememenin ve patron zorbalığının öfkesini, gerilimini eve akıtacağı, egosunu okşayabileceği aileler inşa edilmek isteniyor. Bu ailelerde “makbul” kadınlar ve çocuklar vadediliyor. Kime? Erkeklere ve patronlara.

“Bana koşulsuz hizmet ve hürmet et, ben de sana evde koşulsuz hizmet ve hürmet vadedeyim”

İktidar kuracağı rejime biat edilmesine karşılık erkeklere bir çeşit ortaklık zemini kuruyor.  Kurulmak istenen ve bir hayli ilerleyen rejimin inşası, ailenin köklerine güçlü şekilde tutunmasına ihtiyaç duyuyor. Yaratılan rejimin kurulması ve sürdürülmesi, bunun taşıyıcı gücü olan kadın ve çocukların uygun biçimlere girmesini gerektiriyor. Sermayenin birikim hızına uyumlu, buna hizmet eden bireylerin inşası hız kesmeden devam etmeli. Sermayenin bu muazzam birikim saldırganlığında oluşan yıkım, açlık ve yoksulluğun yükünü kadınlar kaldırmak zorunda. İktidar da buna uygun şekilde ataerkil kodları daha hızlı ayağa kaldırarak en aşağılık haliyle kendi rejimini, faşizm koşullarına uygun ailelerini inşa etmek istiyor.

2002’den beri iktidarda olan parti toplumun tüm uzuvlarına ulaştı, büyük bir kısmına yerleşti. Devletin imkanları ve organları partinin organlarına ve hizmetine dönüştü.

Toplumsal ve siyasal anlamda süreci değerlendirmeden, AKP’nin örgütlenme şemasını kavramadan, içinde bulunduğumuz sermayenin ihtiyaçlarını ve ataerkil ilişki biçimlerinin sağladığı zeminleri tahlil etmeden yürümek bataklığa sürükleyecektir bizi. 

İktidarın en önemli örgütlenme kanalı: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

2012’de Sosyal Hizmet Çocuk Esirgeme kurumunun lağvedilmesi ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu. Bu sırada ismi değiştirilerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı gibi eklemelerle çalışan işçi nüfus sosyal yardım politikaları ile aynı masada ve aynı zihniyette birleştirildi; ancak sorun alanları büyüdükçe yürütülemedi ve geri ismine ve cismine döndürülerek Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı oldu.

Daha özelde iktidarın toplumu şekillendirmek ve içine yerleşmek için önemli bir örgütlenme ayağı olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hizmetlerini yakından ele almak gerekiyor. Öyle ki, toplumu muhafazakâr, ataerkil kapitalist kodlarda yeniden şekillendirmek, tabiilik ve itaat usulüyle biçim vermeye çalışmak için önce kadınlardan başlamak gerektiği siyasal iktidarların ezberinde olan bir olgudur.

Siyasal iktidar, geziden önce ve sonra buraya özel olarak müdahalelerde bulundu. Şimdiye kadar çıkarmak istediği ve çıkardığı yasal düzenlemeler kadın hareketinin gündemindeydi. Ancak Aile Bakanlığı’nın hizmetlerine yakından bakıp nasıl örgütlenildiğini, bağımlılık ilişkisi ile özellikle kadınların aile içine hapsedilip şiddetle ve yoksullukla nasıl ikame ettirildiğini açık etmek gerekiyor.

Aile Bakanlığı, 32 bakanlık ve kurum arasında toplam bütçesi ile en yüksek 5. bakanlık. Aile Bakanlığı’nın kendi alt hizmet birimlerinde sosyal yardım kalemi olarak tariflediği 46 kalem var. 5’i dışında hepsi nakdi yardım kalemi. Bu 46 yardım kalemi elektrik tüketim desteğinden, eğitim materyallerine; engelli araç gereç ihtiyacından, dul yetim aylığına kadar çeşitli unsurları içeriyor.

Sosyal yardım devleti

Sosyal devlet çoktan mevta olmuş, yerine “sosyal yardım devleti” kurulmuş diyebiliriz. Devletin -yani bizlerin- hazinesi, arazi varlıkları ve daha bir sürü varlık sermayeye aktarılırken biz daha da yoksullaştıkça elimize üç kuruş vererek “devlete ve Erdoğan’a şükret otur, oyunu ver” demenin adı bu bakanlık. “Biz gidersek bu destekler de biter” diyorlar. Yarattıkları yoksulluğu yönetme biçimi olarak yıllardır yoksulluğun Allah’tan geldiğini ve Erdoğan’ın bu yoksulluğu giderdiğinin politikasını yapıyorlar. Hiçbir ihtiyacı tek başına çözmeyen, devletin yapmak zorunda olduğu hizmetlerden gitgide uzaklaşarak dışarıdan “alın size üç kuruş, böyle yaşayın” diyen bir tutum yıllardır sürdürülüyor. Yoksullar devletle, yani bakanlıkla, yani AKP’yle bağlantı halinde; öfke patlamaları kontrol altında tutularak ve minnet duyguları pekiştirilerek, en üst düzeyde biat bekleniliyor. Devlet kasalarından alınan bütçeler “sosyal yardımlar” adı altında harcanıyor. Burada tarikat ve cemaatin bakanlıkla doğrudan bir uzantısı olması ayrıca bir yazı konusu. Ancak yoksulluğu yönetme biçiminin en önemli iki ayağı bu iki bakanlık.

Bakanlık bu yardımlarla milyonlarca hane içine, en ücra yerleşimlere bakanlık personeli olarak gitse de herkes biliyor; bakanlık partinin hizmeti olarak iş görüyor. Türkiye’nin hemen hemen her ilinde, illerin en ücra ilçelerine kadar uzanan Aile ve Sosyal Hizmet Merkezleri ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları mevcut. Bunun için sadece 2017 yılında, sosyal yardım incelemeleri yapan farklı pozisyonlarda 30 bin personel alınmış. Bakanlığın farklı pozisyonlarında, sözleşmeli dahil 53 bin 950 çalışan mevcut.  İktidar devlet kurumlarını bir parti propaganda uzantısına uzun zamandır çevirmiş durumda. Kendi örgütlenmesini sağlamak üzere devlet kasalarından maaşlı parti çalışanları biçiminde personel ikamesi çıkıyor karşımıza.

Bu sayının yıldan yıla artışı malumunuz. Hizmetlere baktığımızda bakım yükünün aile içinde kadınlara yüklenmesi için muazzam bir çaba harcama “hizmeti”ni görüyoruz. Devletin yapması gereken hizmetlerin neredeyse tamamı bakanlık tarafından, sosyal yardım kisvesi altında kadınlara yaptırılıyor. Milyonlarca haneye bu yardımlar ile giriyor ve kendine bağımlı hale getiriliyor. 2017 verilerinde 4,2 milyon hane ziyaret edilmiş, bu sayının önümüzdeki yıllarla birlikte 26 milyon haneye ulaşması hedefleniyor.

Bakanlığın kendi resmî açıklamalarına göre sosyal yardımlara harcanan para 41,4 milyar. Bakım aylığı, boşanmış kadınlara çocuk yardımı, çocuk teşvik yardımı vb. sıralayarak devam edeceğimiz bu yardımlar haneye refah kazandırmaktan, yaşam koşullarını iyileştirmekten çok uzak.

İktidarın kutsal ailesi kadınlara kölelik vadediyor!

Bu yardımların ana muhatabı kadınlar. Yardımların ulaştırıldıkları, iletişim içinde olunan ve kendilerine biat etmeleri beklenen en başta kadınlar. Ancak aile içinde kalmaları; çocuğa, engelliye, yaşlıya, eşlerine bakmaları koşuluyla bu yardımlardan “faydalanabiliyorlar”. Eşi ölmüş, ayrılmış kadınlar iffetli, yalnız ve büyük fedakarlıklarla çocukların bakıyorsa yardımı hak edebiliyor. Bu yardımların en yükseği 2300 TL ile engelli bakım maaşı. Bir engellinin devlet kurumlarında bakım maliyeti bu paranın neredeyse dört katı. Nerden baksak, aşağıdan yukarıya herkes için epey kârlı!  

Ağır engelli, yoğun emek ve bakım gereken bireyler için verilen bu para, çok büyük oranda kadınlara veriliyor. Çünkü para, bakım hizmetini verenlere veriliyor. Bunların dışında ücret ve ortalama yardımların tutarı 400-600 bandında. Tabi, bu bakım kalite açısından kurum hizmetleri ile karşılaştırılamaz bile. Devlet erkleri ve evde erkekler, ataerkil sisteme dayanarak muazzam emeğin sırtına yaslanmış durumda. Devlet yapması gereken hizmetleri tek tek üstünden atmaya devam ediyor. Kreşler, engelli, yaşlı yatılı ve gündüzlü kurumlar, çocuk evleri işlev ve kapasite olarak günden güne düşüşe geçiyor, kurum sayısı azaltılıyor.

Bakım yükü tüm ağırlığıyla kadınlara yüklenmeye devam ediyor. Bakanlık kurum sayısını arttırdığını iddia etse de ülkede nüfus artışı ve nüfusun yaşlanma oranı da ayrı ayrı dikkate alındığında yoksulluğun ve yoksunlukla birlikte muazzam sorunlarla yüklenmiş halk, kendi başının çaresine baksın deniyor. “Başının çaresi”nin muhatabı patriyarkal ilişkiler üzerinden kadınlar. Bu yükler bizlerin sırtına yükleniyor. O yüzden kutsal aile naraları durmaksızın artıyor, iktidar yeni önlemler adı altında erkekleri kadınları eve zorla bağlamaları konusunda her yönden cesaretlendiriyor.