Esneklik daha nasıl esnetilir?

Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın kadın erkek fırsat eşitliği ve kadınların güçlenmesi ile ilgili uluslararası bir toplantıdaki açıklamaları insanda darbelenme hissi oluşturuyor. Bakan Göktaş “Kadınların ev ve iş hayatı arasında bir tercih yapmak durumunda kalmaması için esnek ve uzaktan bir çalışma modeli olan hibrit çalışma modeli üzerinde çalışıyoruz” dedi.

Yine kadınlar adına, kadınlara sormadan ve sanki onların yararınaymış gibi gösterilen çeşitli söylemler ve çabalar…

Tabloya bir bakış

Şimdi şöyle bir geri saralım. İktidar uzunca bir süredir kendi içinde krizde.

Ekonomik kriz de var, ülke her açıdan güvenli bir ortamda değil. Haliyle ekonomideki istikrarsızlık ile, emperyal ülkelerin yatırımlarının geri çekilişlerini ve sürekli savaş politikalarını sıkça izledik. Tam bunların ışığında bir seçim sürecine hazırlanırken bir de üstüne depremle ülkenin on bir şehrinde ciddi yıkımlar ve ölümler yaşandı.

Gelgelelim bin bir türlü dalavereyle iktidar yine bu seçimi aldı ve müttefiklerinin kalplerine su serpti. Dış ülkelere de dediki, bakın bu ülkede istikrar var. Bu istikrarı ben sağlıyorum. Size de çağrım; hiçbir yasal evrak, belge, vergi falan istemiyorum. Gelin kara para mı aklıyorsunuz, uyuşturucu ticareti mi yapıyorsunuz, çeteler mi kuruyorsunuz, cinayet mi işliyorsunuz ne isterseniz yapın, bu ülkeye para geçirin.

Ha siz bunları yaparken ben de size sadece yasal sınırsızlık tanımayacağım; tüm bunların yanında esnek, güvencesiz, uzun saatler, tüm haklarından yoksun çalıştırılan yerli ve göçmen işçiler vaat ediyorum.

Peki bu durumun karşısına geçelim ve şimdi bir de kendi cephemizden bakalım. Halkın neye ihtiyacı var? Daha insani koşullarda çalışmaya ve geçinebilecekleri ücretlere, barınabilmeye, erişilebilir ve güvenli sağlığa, eşit ve bilimsel eğitime, gıdaya, hukuğa erişime ihtiyacı var.

Yani aslında atla deve değil, sosyal haklardan bahsediyoruz.

İktidar koltuğunu yeniden sağlamlaştırması ile insanların tüm bu haklarını nasıl tamamen devre dışı bırakacağı üzerinde çalışıyor. Oradan buradan didikleye didikleye yolunmuş tavuğa döndürüyor.

Halk seçim sonuçlarının ve ekonomik krizin ağırlığıyla en temel canlı güdüsü olan hayatta kalabilme refleksi göstermeye çalışıyor. Ancak halk tamamen yalnızca bu pozisyonla mı yetiniyor? Elbetteki değil. Direnişlerde, grevlerde, eylemlerde nefes almaya; çıkış yolu bulmaya, gücünü tekrar toparlamaya çalışıyor.

Çalışmak ama nasıl?

Şimdi ülkenin atmosferinin çerçevesini az çok çizdikten sonra bir de bu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımızın yeni açıklamalarına tekrar bakalım.

Sevgili bakanımız demişki; kadınlar çalışmak istiyorlar, çalışmak istedikleri zaman da ev ile iş arasında kalıyorlar. İşte biz buna çare olacağız, hibrit bir uygulama üzerinde çalışıyoruz. Kadınların esnek çalışmasına daha çok teşvik!

Ev emekçisi olmak zaten çalışmak değil midir? Ev emekçisi bir kadının uyku dışındaki tüm saatleri zaten çalışarak geçmekte değil midir?

Devlet ev içi emeğe dair yasal iyileştirmeler yapmak yerine onu daha da değersizleştirmeyi tercih ediyor. Kadınlar toplumsal cinsiyet normları ile zaten tüm haklarından yoksun bir biçimde özel alana hapsedilmişken ve gerek toplum gerek devlet gerek sermaye tarafından baskılanmışken bir de enformel bir biçimde çalışmaya daha çok teşvik edilerek etinden, sütünden, emeğinden sömürülmedik zerresi bırakılmamak isteniyor.

Esnek dediğimiz aslında nedir?

Bu yeni bir durum değil. 1970’lerde neoliberal ekonomi politikalarının küresel çapta yayılmasının hızlanmasıyla birlikte üretim süreçlerinde oluşan değişimler, istihdamın biçimini ve alanlarını daha da esnek ve enformal bir şekle dönüştürmüştü. Bu durum tabii ki Türkiye’de de emek piyasasına doğrudan etki etti.  

Cinsiyetçi ideoloji ve pratikler nedeniyle kadın emeği daha da olumsuz etkilendi.

Kadınların emeğinin; istihdam biçimlerini ve oranlarını yalnızca ülkedeki ekonomik ilişkiler değil, ülkenin toplumsal yapısı ve patriyarkanın bu yapıyı nasıl etkilediği de belirler.

Enformal dediğimiz bu üretim sürecinde, emek sömürüsü küçük ölçekli ve esnek bir şekilde üretim yapan taşeron firmalar aracılığıyla sağlandı ve bu strateji, üretim yapılan mekânın evlere taşınması gibi maliyeti en aza indirme yollarına doğru yöneldi.

Bütün bunların yanında geçici veya dönemsel çalışma, kısmi zamanlı çalışma, evden çalışma, parça başı çalışma, tele çalışma gibi klasik modellerin dışındaki çalışma şekilleri de yaygınlaştı.

Bu çalışma biçimleri ile bir yandan işçiler birbirinden uzaklaştırılarak ve izole edilerek örgütlenme ve özlük gibi haklarını da talep edebilecekleri bir ortamdan uzaklaştırılmış oldular.

Bu şartlarda kadın emeğinin durumu ise daha da kırılgan bir hal aldı. Gelinen bu noktadan tüm işçi sınıfı etkilenirken kadınların etkilenme durumu daha farklılaştı.

Kadınların istihdamının düşüşü 1950’lerde başlayarak gittikçe düştü.

Kadın istihdamı 1955’te %72 oranında iken 2015’te %31’e kadar geriledi.

Tarımsal faaliyetlerin daralması ve aile işçisi kadınların işsiz kalması, yatırımların inşaat sektöründe yoğunlaşması da bu sonuçlara zemin hazırladı.

Kadınlar esnek çalıştırılmak istendikleri evin içinde; ev işleri, çocuk, yaşlı, hasta bakımı gibi ev hizmetleri sorumlusu olarak toplum tarafından görevlendiriliyor. Bu bakış açısıyla kadınlar hem kamusal alana çıkmaktan hem de eğitim gibi birçok haklarından yoksun kalıyor. Ev işleri nedeniyle işgücüne katılamayan bir erkek bile yokken bu durum kadınlarda tam tersine.

Çocuk, yaşlı ve hasta bakımı sağlanması ve devletin bu hizmetleri artırmama politikası kadın emeği sömürüsüne teşvik veriyor.

Kutsal masallar diyarı

Bir de tabii ki muhafazakarlaşma politikaları, kutsal Türk aile yapısı Türk aile yapısında ve Türk toplumunda kadının yeri ve değerleri…

Erdoğan iktidarı hem Türkiye hem de sürekli dillendirdiği Türk ülkeleri ile birlikte Türk İslam modeli bir muhafazakârlık oluşturmak istiyor. Bunu temellendirirken de en büyük hak gasplarını kadınlar ve çocuklar üzerinden gerçekleştiriyor.

Seçimlerin ardından kadınların haklarına ve kazanımlarına yönelik saldırıların dozunu arttırmakta hız kesmiyor.

Yine aynı bakan, aynı toplantıda “Milletimin en güçlü kalesi ailedir” diye ilan ederken aslında iktidarın faşizme giden yolda kadına çizdiği resmi bize yeniden gösteriyor. Her şeyi haneye bırakarak kutsal aile başlığı altında bakım yükünün tamamen evde çözülmesini istiyorlar ve bu nedenle kadınlara “ikisini birlikte yürütebilme fırsatı yaratacağız” diyorlar.

 Bu düzenlemelerle ve diğer politikalarıyla bunu toplum yaşayışında nasıl daha etkin kılmak istediklerini de gösteriyorlar.

Esnek çalışma modellemeleri ile hem ev emekçiliğinin hem de sermaye köleliğinin teşviği, kadınların çifte sömürüsünün kutsal aile adı altında perçinlenmesidir.