(Seda Yanmış’ın Röportajı)
Merhabalar, öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Zerrin Somuncu. Memleketim Samsun’da son 10 yılı aşkın süredir gazetecilik görevimi sürdürüyorum. Üniversiteyi bitirdikten sonra hemen Samsun’a dönüp mesleğime başladım. 2017 yılında, T.C. Cumhurbaşkanlığı tarafından gerekli mesleki şartları sağlayabilen gazetecilere verilen basın kartımı almaya hak kazandım. Mesleğimde binlerce haber, röportaj ve araştırmaya imza attım. Aynı zamanda televizyon ekranlarında kentin gündemini izleyiciye aktardım.
2019 yerel seçimlerinin ardından mesleğime yine “gazeteci” unvanıyla Atakum Belediyesi’nde devam ettim. Ta ki 2024 yerel seçimlerine kadar.
31 Mart Yerel Seçimleri sonrası belediyedeki işinizle alakalı bir hak gaspına uğradığınızı biliyoruz. Bu süreç nasıl başladı ve neler oldu?
Evet. Maalesef üzücü ve mesleğim adına sarsıcı bir dönem yaşıyorum. Seçim sonrasında göreve gelen yeni belediye yönetimi tarafından yapılan görevlendirmeyle, herhangi bir gerekçe göstermeksizin yalnızca “başkan talimatı” denilerek “temizlik görevlisi” olarak adeta sürgün edildim.
Görevlendirme yapılmadan önce ise mazbata alındığı günden itibaren 38 gün boyunca tarafıma herhangi bir görev verilmedi ve belediye hizmet binasının 6. katındaki “Haber Merkezi” ofisimizde “oturmamız” söylendi. Ekipten dört mesai arkadaşımla birlikte bize söyleneni yaparak belediye yönetiminin oluşturulmasını bekledik. Bu süreçteki tüm toplantı taleplerim sonuçsuz kaldı. “Öğleden sonra geleceğiz”, “yarın geleceğiz” denilerek toplantı süreci uzatıldı ve o toplantı hiç yapılmadı. Birim müdürümüzle birebir görüşmemiz engellendi. Suç isnat edildi ve “oturtulduğumuz” odanın önünde “oturması” için görevlendirilen iki personel tarafından gerek sözlü gerekse jest ve mimiklerle baskı yapıldı.
14 Mayıs 2024 tarihinde, “Müdürlüğümüz Düğün Salonu biriminde temizlik görevlisi olarak görevlendirildiniz” yazılı görevlendirme tebliği Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nce tarafıma ulaştırıldı. Tebliği imzalayarak görev yerime gittim ve benimle “Düğün Salonu Müdürü” olarak tanıştırılan amirimden yeni görevlerimi ve “arka ve dışarıdaki tuvaletler, mutfak içi hep pırıl pırıl olmalı” sözlü uyarısını aldım.
Konunun haksızlığının farkında olan belediye bürokratlarının, meslek örgütlerinin ve meslek büyüklerimin çabalarına rağmen, başkanlık makamı ile haksızlığın düzeltilmesi konusundaki günlerce süren olumlu iletişimler maalesef sonuçsuz kaldı.
Aynı gün hukuki destek almak için avukatla görüştüm. Hemen noter aracılığıyla haklı fesih yoluna giderek belediye ile iş ilişiğimi kestik. Kısa bir süre sonra arabuluculuk için başvurumuzu yaptık. Avukatım Ayşe Mine Durmaz’ın arabuluculuk görüşmeleri maalesef olumsuz sonuçlandı, Atakum Belediyesi kıdem ve manevi tazminatlarımı içerir talebimizi kabul etmedi. Elimizde konuyu mahkemeye taşımaktan başka bir yol kalmadığından, bu hukuksuzluğun adalet önünde yargılanarak nihayetinde cezasız kalmayacağını bilerek davamızı açtık.
Bağlı bulunduğunuz bir sendika/dernek var mı? Varsa sendika/dernek bu sürecin neresinde duruyor?
Samsun Gazeteciler Cemiyeti ve Samsun 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti üyesiyim. Belediyemizde de üyesi olduğum yetkili sendika DİSK’e bağlı Hizmet İş. Maalesef henüz her iki cemiyetten de destek alamadım. Yetkili sendikamız ise “bu görevlendirmeyi onaylamıyoruz” dedi ancak çözüm konusunda somut bir noktaya sendika ile de ulaşamadık. Onların yerine Anadolu Basın Birliği bir kınama yayınladı, belediye önüne giderek eylem yaptı ve bu süreçte hep yanımda oldu. Sesimi duyurabilmem ve hak ettiğim adaletin bulabilmesi için bundan sonraki mahkeme sürecinde emek, demokrasi ve meslek örgütlerinin desteğine her zamankinden çok ihtiyacım var. Tam da bu süreçte bana ulaşıp, mücadeleme önemli bir katkı verdiğiniz için Mor Dayanışma’ya minnettarım.
Sizin dışınızda aynı durumda olan çalışma arkadaşlarınız var mı? Herkes için bu süreç aynı mı ilerliyor?
Maalesef ekibimizdeki fotoğrafçı arkadaşımız cadde ve sokaklarda taş parke döşeme görevine, kameraman arkadaşımız da sokak süpürgeciliği görevine gönderildi. İkisi de işsiz kalmamak için görevlerini Mayıs ayından bu yana yapmaya devam ediyor. Sadece bizim müdürlüğümüz değil, başka müdürlüklerde de maalesef aynı yöntemle hak gaspına uğratılan belediye emekçileri var. Bazısı bu ekonomik düzende sürüldükleri görevde kalmak zorunda olduklarını söylüyor, bazısı da tıpkı benim gibi hukuk mücadelesi başlattı.
Mücadelenizde varmak istediğiniz sonuç nedir? Nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Atakum Belediyesi ile iş ilişiğimi haklı fesih ile kestim. Açtığım dava bir işe geri dönüş davası değil, 5 yıllık kıdem ve manevi tazminatlarımı talep eden bir dava. Avukatım Ayşe Mine Durmaz bütün haklarımı alabilmek için çalışmalarını sürdürecek.
Diğer yandan, bu hukuk dışı kararı veren ve bu kararında ısrarcı olan Atakum Belediye Başkanı ve diğer sorumlular hakkında da “Görevi Kötüye Kullanma” davası açmaya hazırlanıyoruz. Birkaç gün içerisinde dilekçemizle başvurumuzu yapmış olacağız.
Adaletin er ya da geç tecelli edeceğine olan inancımla, atılması gereken tüm adımları atmaya devam edeceğim.
Eklemek istedikleriniz neler?
Halka hizmet vermekle sorumlu kurumların yapısına ve işlevselliğine ağır zarar veren “sürgün zihniyeti”nin son icraatının dimdik karşısında duruyorum.
Verdiğim mücadele yalnızca kendim için değil. Geçmişte de, ne yazık ki günümüzde de çeşitli belediyelerde çalışan meslektaşlarım belediye yönetimi değişince aynı kaosa sürüklenip, yıllarca sürgün edildikleri birimlerde çalışmak zorunda kaldılar. Belediyelerde çalışma güvenceleri olmadan mesleklerini sürdüren binlerce gazeteci, kameraman, fotoğrafçı var. Hemen her yerel seçim sonrasında da ne yazık ki insan onuruna sığmayacak hak gaspları ile karşılaşıyoruz. Oysa kurumlar tarafından iş ilişiği kesmek isteniyorsa bunun kesinlikle daha nezaketli ve bir devlet kurumuna yakışır yolları var. Belediye başkanlarına oy verenlerin, belediye yönetiminin bu hukuksuz ve keyfi sürgün etme tutumuna göz yumabileceğini, dahası hayatlarımızı ve psikolojilerimizi alt üst eden olayların arkasında durabileceğini düşünmüyorum. Belediyelerde görevli basın emekçilerinin bir daha böyle bir durumla karşılaşmaması için sendikalar ve cemiyetlere konuyla ilgili çalışma yapma zorunluluğu doğuyor. Bu konuda örgütlenmeliyiz ve belediyelerde çalışan basın emekçilerinin her seçim sonrası yaşadığı bu travmaların artık önüne geçmeliyiz.