Temel hak ve özgürlükleri yok sayanlar; erkek şiddetini ve eşitsizliği önleyen sözleşmeyi yırtıp atanlar, kadınları şiddet dolu ailelere hapsedenler, LGBTİ+ ları düşman ilan edenler, çocukları korumayanlar, hayvanları katletmeye teşvik edenler, işçilerin grev haklarını yasaklayanlar, ne anayasa yapabilir, ne eşitliği sağlayabilir ne de haklarımızı güvence altına alabilir.

Yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatı, biliyoruz.

Herkesin bildiğini muhalefete de kendilerine de hatırlatıyoruz ve bu anayasa değişikliğine hayır demeye çağırıyoruz!

Hayır demek yetmez; eşitlikçi, özgürlükçü, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alacak, toplumun tüm kesimlerini temsil edecek ve haklarını güvence altına alacak, laik bir anayasa için hareket etmeye çağırıyoruz. Tüm bu hakları kuracak ve koruyacak teminat mücadelemiz ve örgütlü gücümüzdür.

Tüm bunlar önümüzde dururken yine de bir dönüp yapmak istedikleri değişikliğe göz ucuyla bakalım.

Yeni Anayasa Değişikliği Teklifinin Hedefinde Kimler Var?

İktidar bloğu bir kere daha yapmak istedikleri anayasa değişikliği ile gündeme geldi. 9 Aralık 2022 tarihinde AKP, MHP ve BBP’li 336 milletvekilinin Anayasa’nın 24. Ve 41. Maddelerine ilişkin değişiklik teklifine dair tartışmalar sürüyor.

Teklifi biraz incelediğimizde altında yatan gerçek tüm çıplaklığı ile karşımıza çıkıyor. Anayasa’nın 24’üncü maddesinde yapılmak istenen değişikliğin iddia edildiği gibi din ve vicdan hürriyeti açısından hak alanını genişletici değil, tam tersine, hak alanını daraltıcı, ayrımcı nitelikte olduğu görülmektedir.

Faşizmi kurumsallaştırma hamlelerinin bir ayağı olarak laikliğe dair tüm kırıntılara saldıran iktidar, 24’üncü maddeye getirilmek istenen düzenleme ile din ve vicdan özgürlüğünü yalnızca belli bir inanç üzerinden tarif ediyor.

Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini, hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilecek. 

Kadınların Acil Talepleri Yok Sayılıyor

Başını örten ya da örtmeyen milyonlarca kadının acil ihtiyacının dikkate alındığı bir anayasa değişikliği talebi olmadığı apaçık ortada. Kadınlar, içine itildiği ekonomik çöküş ve yoksullaştırılmadan çıkış için somut ekonomik planlar, şiddetten etkin bir şekilde korunması için acil önlemler, eşitsiz ev içi ve bakım emeğini dengeleyecek bütüncül ve eşitlikçi politikaları talep ediyor ve bunun için mücadele ediyorlar. Fakat getirilmek istenen değişiklikte bunları gündem etmek bir yana uydurma ihtiyaç ve taleplerle karşımıza çıkılıyor.

Türkiye tarihi boyunca farklı biçimleriyle var olan başörtülü kadınlara yönelik ayrımcılık, yine başörtülü ve başörtüsüz kadınların ve LGBTİ+’ların yıllardır süren ortak mücadelesi sonucu kazanımlarla sonuçlanmıştır. Kadınlar dini inançları veya kılık kıyafeti fark etmeksizin kadın oldukları için ayrımcılığa ve erkek şiddetine maruz kalıyor, patriarka karşısında baskılanıyor ve kamusal hayattan dışlanıyor. Çok yakın tarihli bir araştırmanın da gösterdiği üzere halkın %90’ı başörtüsünü artık bir sorun olarak görmüyor. Kadınların acil ihtiyaç ve taleplerin göz yuman iktidar,  uydurduğu sorunlarla yaratmak istediği düzenin taşlarını döşüyor.

LGBTİ+’lara Yönelen Nefret Yasalaştırılıyor

Anayasa değişiklik teklifinin bir diğer gündemi 41. maddeye ilişkin. Anayasa’nın 41’inci maddesinin, “Ailenin korunması ve çocuk hakları” şeklindeki birinci kenar başlığı, “Ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları” olarak değiştiriliyor.

Ailenin toplumun temeli olduğunu düzenleyen maddeye, evlilik birliği şartı da ekleniyor.

Değişiklik teklifinin gerekçesinde, “Yalnızca kadın ve erkek olmak üzere iki farklı cinsiyetten bireylerin birbiriyle evlenerek evlilik birliğini oluşturabileceği açıkça düzenlenmekle, bunun dışındaki hiçbir birlikteliğin evlilik birliği olarak kabul edilmeyeceği ve evlilik birliğinin eşler arasında yani kadın ve erkek arasında eşitliğe dayandığı kabul edilmiş olmaktadır. Böylece aile ve evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit ve saldırılar ile sapkın akımların dayatmalarına karşı korunması amaçlanmaktadır.” deniyor.

Bir süredir “aileyi koruma” adı altında nefret mitingleriyle LGBTİ+ düşmanlığını körükleyen iktidarın bu nefreti yasalaştırmaya dair en somut adımı bu değişiklik talebiyle atılmış oldu.

Yapılmak istenen değişiklik, LGBTİ+ varoluşunu yok sayma, onlara karşı yaratılan ve tırmandırılan düşmanlığı kalıcı hale getirme ve halkın bir kesimini göz göre göre şiddet ve ayrımcılıkla örülü bir hayata mahkum etme girişiminden başka bir şey değilken, değişik teklifi içerisinde de “sapkınlık” tanımıyla bir kere daha nefret suçu işleniyor.

Söz konusu maddedeki çocukların korunmasına ilişkin hükümleri uygulamayarak çocuk istismarını önlemeyenler, kız çocuklarının evlilik adı altında yıllar süren istismarına ses çıkarmayanlar, bütün bir topluma aile adı altında nizam vermeye çalışıyor.

Ayrıca 41’inci maddeye getirilmek istenen ‘kadın ve erkek’ şeklindeki evlilik tanımı heteronormatif olmanın yanı sıra çocuğu ile yalnız yaşayan kadın ya da erkeği aile kabul etmeyerek kadınların boşanmasını ya da yetişkin kadınların bekar yaşamasını zorlaştırıcı uygulamalara kapı açıyor.

Toplumu haksızlığın, hukuksuzluğun, şiddetin, yoksulluğun içine sürükleyenlerden eşitlikçi anayasa çıkamaz!

Ne Yapmalı?

Peki bu anayasa değişiklik talebine karşı ne yapmalı? Geçtiğimiz günlerde 171 kadın ve LGBTİ+ örgütünün söz konusu anayasa değişikliğine “hayır” dediği ve muhalefet partilerine çağrı yaptığı bir kampanya gündeme geldi.

Kuşkusuz meselenin toplumsallaşması ve halk nezdinde kavranması için küçümsenmeyecek bir hamle oldu.  Fakat mevcut durumda bu yetmiyor, yetmeyecektir de. İktidara karşı, “Muhalefet partilerini ‘hayır’ demeye çağırıyoruz” başlığında çağrı yapmanın kazandıran bir yol olmadığı açık. Şimdiye kadar tüm bu politik hamlelerinin cevabını sokakta veren kadın hareketi sokakta kazanmak zorunda.

AKP ve MHP iktidarı tüm bu saldırılarını erkek egemenliğinin içinde örgütlendiği en temel kurum olan aileyi güçlendirme propagandası ile hayata geçirmeye çalışıyorken feminist hareket açısından muhalefete çağrı ile meclis siyasetinin dar sınırlarında kalmaması gerekir. Anayasa değişikliği kabul edilse de edilmese de patriarkanın saldırısı sürecek ve aile cenderesi kadınlar için daralmaya devam edecek. Bunu görmek ve feminist hareketin en temel siyaseti olan ailenin teşhiri üzerinden sokakta ses yükseltmek önemli olacaktır.

Hayır demek yetmez; eşitlikçi, özgürlükçü, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alacak, toplumun tüm kesimlerini temsil edecek ve haklarını güvence altına alacak laik bir anayasa için hareket etmeye çağırıyoruz. Tüm bu hakları kuracak ve koruyacak teminat mücadelemiz ve örgütlü gücümüzdür.

tr_TR