Şili’de, Lübnan’da, Irak’ta, Ekvador’da, Sudan’da, Fransa’da, İsviçre’de, Endonezya’da, Türkiye’de… Kadınlar dünyanın her yerinde ayakta. Yüzyıllara uzanan mücadele deneyimimizi, 21. yüzyılda başka bir evreye taşıdık.
Şimdi dünyanın her yerinde ayaklanmalara damgamızı vuruyoruz, vurmaya da devam edeceğiz. Her yerdeyiz, her yeri mora boyamaya devam edeceğiz.
Gerek dünya genelinde, gerek ülke genelinde içerisinden geçtiğimiz krizler yumağında, iktidarların krizlerden çıkış yolu olarak toplumsal çürümenin önünü açtıkları, ırkçılığı, milliyetçiliği, kadın düşmanlığını pompalayarak yol almaya çalıştıklarını görüyoruz.
Kadınlar bu politikaların nefret nesnesi olmayacakları gibi, kurulacak yeni bir düzenin özneleri olacaklarını ilan ediyorlar.
Gücümüzü Birliğimizden Ve Mücadele Geleneğimizden Alıyoruz.
Anadolu Bacıları’ndan Mükerrem Belkıs’lara, Ulviye Mevlan’lardan, 87’deki dayağa karşı dayanışma yürüyüşlerine, oy hakkı mücadelemizden 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşlerine, Gezi’den 25 Kasım’lara, Kaz Dağları direnişinden şiddet karşıtı büyük eylemlerimize… Vardık, varız ve var olacağız.
Bilinmesini isteriz ki, bizler, şiddetin mağdur nesneleri olmanın ötesinde, cinsel ve sınıfsal tahakkümün, sömürünün, eşitsizliğin ortadan kaldırılması yolunda mücadele eden özneleriz.
Mücadelemiz yükseldikçe, karşı saldırılar da artıyor, bizleri saldırılarla sindirmeye çalışıyorlar.
Ne ile karşı karşıya olduğumuzu, neye karşı mücadele etmemiz gerektiğini iyi biliyoruz.
İktidar patriyarka ve kapitalist sistemin birliklerinden nemalanarak kendi iktidarının devamlılığını sürdürmeyi hesaplıyor.
Kadınlar çaresizlikle, umutsuzlukla, şiddete, tacize, tecavüze, cinayetlere maruz bırakılarak terbiye edilmeye çalışılıyor.
Son dönemlerde 6284 yasasına, İstanbul sözleşmesine kadınların kazanılmış haklarına yapılan saldırılarla kadın mücadelesi baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Baskının giderek arttığı şu zamanlarda kadınlar kendilerini daha fazla sokaklarda alanlarda var etmeye ve baskılara karşı örgütlenmeye devam ediyor.
Hepimizin gördüğü gibi dünyada yankı bulan Las Tesis eylemleri bu süreci büyüten kadın mücadelesini enternasyonal zemine çeken yeni bir sürecin başlangıcı oldu.
Mor Dayanışma bu enternasyonal sürecin aktif bir parçasıdır.
Mor Dayanışma, atölyelerden, evlerden, mutfaklardan, işyerlerinden, mahallelerden, semtlerden farklılıkları ile bir araya gelen kadınlarla ev ev, kapı kapı dolaşarak yerellerde deneyimler edindi.
Güç biriktirdi ve kadınların öz örgütlerini inşa edecek örgütlülüğün ayaklarını oluşturmaya devam ediyor. Kadınların özgürlük taleplerinin dayanışma ve örgütlülük ile büyüdüğünü yaşamın tüm hücrelerine nefes verdiğini gördük.
8-9 Şubat tarihlerinde “İnadına Mücadele İnadına Özgürlük!” şiarıyla İstanbul, Adana, Antakya, Mersin, İzmir, Sakarya, Kocaeli, Yalova, Samsun ve Ankara’dan tüm çeşitliliklerimiz ve zenginliklerimiz ile bir araya geldik. İki günlük konferansta 400’e yakın kadının katılımıyla İstanbul’da gerçekleşen Mor Dayanışma Türkiye Kadın Konferansı ile kadın özgürlük mücadelesinde bir adım daha ileri atılmış oldu.
Neoliberal saldırıların, kapitalizmin ve patriyarkanın hedefinde olan kadınlar olarak, beden ve emek politikalarının karşısında yol almaya devam edeceğiz.
Yerellerde, mahallelerde, işyerlerinde, tüm yaşam alanlarında, yeni döneme uygun mücadele araçlarını yaratacağız, sosyalist feminist bir hattı inşa edeceğiz.
Bu yolda yalnız yürümedik, yalnız yürümüyoruz, yalnız yürümeyeceğiz!
Kadın dayanışmasının bizlere hayat verdiğinin farkındayız.
Bu noktada konferansımıza katılan, güç ve moral veren tüm kadın kurumlarına, katılımcılara ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.
Bu davete icabın anlamını ve önemini iyi biliyoruz.
Kampüs Cadıları, HDP, CHP, Sosyalist Kadın Meclisi, Özgür Genç Kadın, Kadın Savunma Ağı, İlerici Kadınlar Meclisi, FeminAmfi, Kırkyama Kadın Dayanışması, Yeni Demokrat Kadın, SYKP Kadın Meclisi, Anti-Kapitalist Müslümanlar, İstanbul Kadın Barosu, Kazdağları, Güldünya Yayınları, Feminerva Dergisi, Birleşik Metal-iş Sendikası Kadın Komisyonu, FilmMor, Dersimliler Dernekleri Federasyonu, TJA ayrıca feminist yazar, müzisyen ve akademisyenlere konferansımıza güç verdikleri için teşekkür ediyoruz. Almanya’dan, İsviçre’den, İtalya’dan, Arjantin’den, İran’dan ve birçok yerden kadın örgütlerinin konferansımızı selamlaması bizler için çok anlamlı ve değerli.
Hem Türkiye’den, hem yurt dışından aldığımız bu geniş desteğin, salt diplomatik olmadığının, politik bir dayanışma tavrı olduğunun farkındayız.
Bu dayanışma tavrının bizlere güç verdiğinin bilinmesini isteriz.
Kadın konferansımızın ilk gününün verdiği coşku ve umutla konferansımızın 2. gününde 9 oturumda topladığımız gündem ve tartışma başlıkları ile mücadele hattımızı belirleyen kararlarımızı ortaklaştırdık.
Oldukça verimli ve moralli bir havayla konferansımızı sonlandırıyoruz.
Bu moralle ve motivasyonla şimdi yolumuza güç biriktirerek devam edeceğiz.
Mahallelerde, fabrikalarda, sokaklarda “2020’yi örgütle, Mor Dayanışma’ya örgütlen” çağrımızı ulaştırmadık kadın bırakmayacağız.
Katılan, güç veren, omuz veren, buradayım diyen, bedenen olmasa da ruhen burada olan tüm kadınlara sonsuz teşekkürler.
Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın mücadelemiz!