Ayşegül Göçmen’in genç bir kadının özgürlük mücadelesine katılma, feminist olma öykülerini anlatan “Anne Ben Feminist Oldum” yazı dizisini sizlerle paylaşıyoruz.
Yorgun ve hızlı adımlarla eve çıkan yokuşu tırmanırken çok öfkeliyim. Öyle ki ne Hakkı amcaya bakmak geliyor içimden ne de Aysel teyzeden kaçacak halim var. İstediğim tek şey kimseye selam sabah etmeden önce banyoya sonra da odama atabilmek kendimi. Bazen bırakın kendime ait bir odayı kendime ait bir an’ı bile zor buluyorum ya neyse. Öyle öfkeli ama bir yandan da öylesine coşkuluyum ki sol kolumdaki ağrıyı mahalleye girerken yeni yeni duyabiliyorum ancak. Alışkanlık işte, Hakkı amcanın balkonuna kaçamak bir bakış atıyorum. Balkon boş belli ki o da evde değil. Bakışlarımı bir kat daha yukarı kaldırıp Aysel teyzeye de bakacağım sırada kaldırıma bir sandalye atmış öylece sokakta top koşturan oğlanları izlediğini görüyorum. Şaşırıyorum. Bir an onun da yüzünde öfkeyi görür gibi oluyorum ama hemen vazgeçiyorum bu fikirden… Bugün gördüğüm onlarca farklı kadından sonra belki de hayatımda ilk defa Aysel teyzenin hep dedikodu olarak dinlediğim ama hiç kendi ağzından duymadığım hikâyesini merak ediyorum. Saniyeler içinde bir kez daha öfkeleniyorum ama bu defa kendime. Neden hiç bunları konuşmadık onunla? Kolumun sızısı iyice artmaya başlarken ilk fırsatta Aysel teyze ile gerçek bir sohbet etmeye karar veriyorum. Şimdilik hızlı bir kafa selamı ile önünden geçip gitmeye yeltenirken yorgun sesiyle konuşmaya başlıyor: ‘’Bir kadını daha öldürmüşler kıran giresiceler. Gel hele şuraya, İstanbul Sözleşmesi mi ne bir şey varmış televizyonda kavgasını ediyorlar. O kızcağız da ölmezmiş aslında uygulasalarmış. ‘’ Öyle çok şaşırıyorum ki… Bir an tüm gün Aysel teyzenin beni takip ettiğini ve beni konuşturup yediğim haltları anneme yetiştirmek için ağzımdan laf almaya çalıştığını bile düşünüyorum. Sonra gerginlikten iyice saçmaladığımı fark edip doğru dürüst bir cevap verebilmek için kaldırıma çömeliyorum.
‘’Aynen öyle Aysel teyzeciğim. Dün bir kadını daha öldürdüler. Ondan önceki gün de. Ondan daha önceki gün de… İstanbul Sözleşmesi de kadınlar öldürülmesin, kadınlara şiddet uygulanmasın ama böyle bir şey olursa da biz kadınları korumak ve bize bunu yapan suçlulara gereken cezayı vermek için hazırlanmış bir sözleşme. Aslında sadece kadınları koruyan değil toplumsal cinsiyet eşitsizliğine maruz bırakılan bütün bireyleri de kapsayan bir sözleşme ama bu kısmı sonra konuşuruz. ‘’
‘’Dur hele zaten kafamı karıştırma. E ne güzel bir sözleşmeymiş işte. Neden uygulanmaz ki?’’
Aysel teyzenin bu sorusuna ‘’Ne doğru bir soru sordun Aysel teyzeciğim. Bırak neden uygulanmadığını bu sıralar gündem de sözleşmeden çekilme tartışmaları var. Her gün en az 3 kadın öldürülüyor ve sayısız birey şiddete maruz bırakılıyor ama iktidar ve çevresi kafayı sözleşme ile bozmuş bir kere. Neden diye soruyorsun değil mi? Çünkü istiyorlar ki hiç kimse ses çıkartamasın. Herkes kendine reva görülen şiddete, açlığa ve geleceksizliğe gıkını bile çıkartmadan tamam desin. Ee kadınlar buna tamam der mi? Demiyorlar, demezler Aysel teyze. Bak koluma.. Nasıl morarmış Aysel teyze… İşte bugün tüm bu şiddete ve sözleşmeden çekilme tartışmalarına ses çıkartmak için yüzlerce kadın toplandık. Ama görmen lazım nasıl bir toplanma! Sloganlar, ıslıklar, konuşmalar… Ne de güzel oldu ama Aysel teyze. Tam yürüyeceğimiz sırada polisler izin vermedi. Sonrası kolum gibi işte Aysel teyze. Polis bize saldırdı hatta içimizden bazı kadınları zorla götürdüler ama biz son saniyesine kadar mücadele etmeye ve sloganlarımızı atmaya devam ettik. Nasıl oldu anlamadım koluma bir cop darbesi geldi. Bakma böyle konuştuğuma bu benim gittiğim ilk eylemdi. Nasıl en önlere kadar gittim nasıl bu kadar öfke doldum ben de bilmiyorum ama bildiğim tek şey bir kadın daha ölsün istemediğim. Sen ister misin Aysel teyze? İstemezsin. Kafam da öyle çok soru var ki. Bir kendime geleyim hepsinin peşine düşeceğim.’’
‘’Kız sana diyorum neden uygulamak istemiyorlar bu sözleşmeyi?’’
Ah ya Aysel teyzeciğim. Sana içimden geçtiği gibi bir cevap vermek de vardı ama ne kolumu ne de eylemi bilmen gerek. Peki, ben bunları kime anlatayım? Kız kardeşlerime mi?
Hızlıca toparlanıp ortalama bir cevap vermeye başlıyorum Aysel teyzeye.
‘’Çünkü Aysel teyzeciğim yapmaya çalıştıkları bir şey var. Ülkenin her yerinde insanları baskı altına almak ve sindirmek. Çünkü kendi ceplerini doldurmaya ve kendi istedikleri değerlere göre insanları yaşatmaya devam etmek zorundalar. Başka türlüsü onların sonu demek çünkü. E biz kadınlar hayatın her yerindeyiz ve durmadan sesimizi yükseltmeye devam ediyoruz. “Ölmek istemiyoruz”, “bu bizim hayatımız, bizim bedenimiz, bizim aşkımız” diyoruz. “Biz istersek her şeyi yaparız” diyoruz. “Erkeklerle eşitiz ve bunu kazanacağız” diyoruz ya korkuyorlar Aysel teyzeciğim. E bu sözleşme de biz kadınların faydasına olan bir sözleşme ya ondan ellerimizden almak istiyorlar. Ama alamayacaklar sen hiç merak etme. ‘’
Şaşkın gözlerle bana bakıyor Aysel teyze ama aynı gözler de muzipçe bir ifade de var.
‘’Kız sen feminist olmuşsun aferin sana’’ diyor.
Yanağına hızlı bir öpücük kondurup Aysel teyzenin yanından kalkarken : ‘’ Bunu sakın anneme söyleme ama’’ diyorum.
Şansıma evde kimse yok. Hemen banyoya atıyorum kendimi. Aynanın karşısında soyunmaya başlarken bir moraran koluma bakıyorum bir de coşkuyla parlayan göz bebeklerime. Sonra dudaklarıma iniyor bakışlarım ve suyu açarken tek bir şeyi mırıldanıyorum…
‘’Anne ben feminist oldum.’’