İşçilikle başlayan hayatında daha sonra ilk aşkım diye nitelendirdiği sınıfsal mücadelenin içinde bulur kendini. Erken yaşta başlayan işçilik hayatındaki yaşanmışlıklar, yokluklar, sınıf mücadelesindeki derin çelişkiler hayatını şekillendirirken, onurlu yaşamı tek gaye olarak belirleyen yılmaz karaktere bürünmeye başlar Zehra Kosova.

İşçi bir ailenin işçi kızı, Zehra Kosova.

Küçük yaşta okulu terk edip tütün fabrikasında büyük bir sevinçle işçiliğe atılması, göçler, yokluk, ardında bırakılan kökler, yeni hayatlara geçiş deneyimleri, yaşanmışlıklar ilerde oluşacak güçlü kadın karakterinin en önemli temellerini oluşturuyordu belki de. 1910 yılında Yunanistan’ın Kovala kentinde doğar Zehra Kosova ve 12 yaşındayken yapılan mübadele anlaşması nedeniyle ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç eder. 

Tokat’a yerleşirler. Ailesi yıllardır tütün işçisidir. Mücadele geleneğinden gelir. Kardeşleri kızıl sendika hareketinin üyesidir. 

****Ben işçiyim

İlerde yazacağı “Ben İşçiyim” kitabında hayatını şekillendiren dönüm noktalarını dokundukları yerlerin üstüne basa basa anlatır. 

Küçücük yaşında büyük bir sevinçle başlayan işçilik hayatı Zehra’nın  mücadeleyi çok derinden hissetmesini sağlar. İşe ilk kabul edildiği o günü kendi kaleme aldığı kitabında şöyle anlatır:

“Çok sevinmiştim, soğuğu falan hissetmiyordum. Eve uçarak gitmek istiyordum. Hemen anneme müjdeyi vermek arzusundaydım. Sanki çoluk çocuk sahibi aile geçindiren bir kadın gibiydim, oysa benim yaşıtlarım okul okuyorlardı. Ama kimin çocukları? Varlıklı kimselerin, toprak sahiplerinin, yüksek memurların, subayların çocukları okuyordu. Şehirde emeğiyle çalışanların çocukları elbette ki okuyamıyorlardı. 

Hele ırgatların çocukları… Eve koşarak giderken hep bunları düşündüm. Kafama bir şeyler takılmaya başlamıştı. Ben niye okula gidemiyordum, niye hep çalışmak zorundaydım? Bu memlekette yanlış giden birşeyler vardı, ama ne olduğunu pek bilmiyordum.”

****İşçi kadın önderi

 Bir yandan yüklenmiş olduğu kendinden büyük sorumluluklar, işe yaramanın sevinci diğer yanda kendine, hayatının doğal akışına  yabancılaşmasına neden olan, çocukluğunu elinden alan kapitalist yaşam koşullarının yarattığı sorgulama, kırılma ve isyanın kıvılcımları…

İşçilikle başlayan hayatında daha sonra ilk aşkım diye nitelendirdiği sınıfsal mücadelenin içinde bulur kendini. Erken yaşta başlayan işçilik hayatındaki yaşanmışlıklar, yokluklar, sınıf mücadelesindeki derin çelişkiler hayatını şekillendirirken, onurlu yaşamı tek gaye olarak belirleyen yılmaz karaktere bürünmeye başlar Zehra Kosova.

Direngen, cesur bir o kadar da mütevazı bir kadın. Bu dönemde İstanbul, İzmit, Bursa Samsun ve Düzce’de geneli kadın ve çocuklardan oluşan, kadınların kadın olmaktan ötürü iki kat ezildiği bir tütün işçiliği söz konusudur.

Kadın olarak ezilmenin ilk emareleriyle işçilik döneminde karşılaşır. 

Tütün işçiliğinde erkekler 10 kuruş alırken kadınlar 2,5 kuruş yevmiye almaktadır. 

Tabi kadın olarak yok sayılma, angarya işlere sürülme, belki de taciz… Bu adaletsizlikle boğuşurken dönemin sancılı zorlukları ile çok erken yaşta karşılaşır. Zam isteğiyle grev yapılan fabrikada bir kişinin öldürülmesine tanık olur mesela.

Bu zorlu süreçlerdeki tutumu Zehra Kosova’nın öne geçmesini sağlar.

****Örgütlü bir kadın

Zamanla TKP ile ilişkilenir, Moskova’ya eğitime gider. Moskova’da evlenir, çocuğu olur ve sonra kutsal annelik savaşımını verir. 

Kızını ardında bırakarak öğrendiklerini uygulamak için memlekete geri döner ve tütün işçileri arasındaki yerini alır. Çeşitli yerlerde görev alırken bir kadın olarak sendikal hareketin öncü isimlerinden biri olur. 

Kurucusu olduğu sendikanın yönetiminde yer alır. Kadınların söz sahibi olacağı karar mercilerinde yer alan az sayıda kadınlardan biri olmuştur.

Sosyalist hareketin işçi kökenli öncülerinden, yazarlarından olması ayrıca bir kadın olarak toplumsal cinsiyet rollerinin dışına çıkma cesaretini göstermesi açısından çok önemlidir.

Yaşadığı hayatın tüm zorluklarına karşı sorumluluğu her daim eline almış, yılmamış, umutlarının yersiz olmadığını, inancının gücünü hayatındaki deneyimlerle göstermiştir. Cüreti ve direngenliği ve sarsılmaz inancı en önemli miras olmuştur.

8 Mart Dünya Kadınlar günü her zaman onun için özel anlam ifade etmiştir.

8 Mart’ta evlenmiş, 8 Martta Disk’in kadın ve emek ödülüne layık görülen ilk ve tek kadın olmuştur.

Siyasi hayatı sürecinde tutuklanmış, işkencelerden geçmiş ama mücadeleden asla vazgeçmemiş, mücadeleyi son anına kadar devam ettirmiştir…

Umutlu olmayı, anlamı yeniden ve yeniden kurmayı başarmış, ardından gelenlere deneyimlerle dolu güzel bir eser bırakmıştır.

Hayatı yok sayılan, elinin hamuruyla dünya işlerine karışan her kadına yapıldığı gibi bıraktıkları hasır altı edilmeye çalışılan Zehra Kosova’nın mirası, hiç elden bırakmadığı umudu kendisine göz kırparcasına 2010 yılında hiç umulmadık bir yerde hatırlatır kendini bizlere. 

Onu yok sayan patriyarkal kapitalizmin en çirkin temsilcilerinden biri olan AKP 8 Mart afişlerinde hiç farkında olmadan en doğru seçimi yapar ve Zehra Kosova’nın resmini kullanır. 

****Zehra’nın göz kırpışı

Zehra Kosova tarihle hesaplaşır gibi, mücadele eden tüm kadınların nezdinde bizlere göz kırpar o resimde.

Tüm insanlık dışı muamele ve karanlık düşüncelere karşı mücadele ve umuttan asla  vazgeçmeyen, mücadeleye insana duyduğu aşk gibi bir aşk duyduğunu ifade eden Zehra Kosova 18 Ağustos 2011’de vefat eder. Bizlere bıraktığı deneyim dolu kitabındaki sözlerine kulak verelim:

“Hayatım boyunca bir gün denizin durulacağını, fırtınanın dineceğini, benim gibi milyonlarca insanın sakin ve rahat bir hayat yaşayacağını düşündüm. İnsanların ezilmeyeceği, sömürülmeyeceği bir dünyanın özlemiyle yaşadım. Bugünde doksan yıla yaklaşan ömrümde aynı özlemi taşıyorum.”