Çok hareketli bir dönemin içindeyiz. İktidar bloğu yeni bir rejim oluşturmanın derdinde ve sermayenin tam desteğini arkasına almak istiyor.  Bunu yaparken işçilerin, kadınların, gençlerin, çocukların, etnik kimliklerin haklarını büyük bir keyfilikle yok saymaya kalkışıyor. Ancak karşısında bu hukuksuzluklara karşı susmayan bir kitle var. Bu kitlenin en önemli dinamiklerinden biri sokakta olmaktan vazgeçmeyen kadınlar. Kadınlar bu süreçte gericileşmeye, emek sömürüsüne karşı ciddi bir direniş sergiliyor. Bu duruş iktidarın hesaplarına çomak sokuyor.

Kadınların emeği sistemin çarklarını döndürebilmesi açısından çok önemli bir yerde duruyor. Pandemi öncesinde mesai sınırları bile olmadan evde, işte emeği sömürülen kadınlar, salgın etkisiyle birlikte daha çok sömürüye maruz kaldılar, yoksullaştılar.

Yoksulluğun Kadınlaşması

Son yıllarda dünyada, gittikçe derinleşen ekonomik krizin etkisiyle yoksulluk artan bir sorun. Ve bu sadece kadınların yaşadığı bir sorun değil. Ancak, yoksulluk pek çok açıdan kadınlar ve erkekler tarafından farklı farklı yaşanıyor. Bu farklılıklardan biri, yoksulluğu yaratan süreçlerden kadınlar ve erkeklerin değişik biçimlerde etkilenmesi.

Kadınlar evde ya da dışarıda ücretli olarak çalışsa da yoksulluğu erkeklere oranla daha derin yaşıyor. Daha düşük ücretli ve vasıfsız iş kollarında genellikle kadınlar çalıştırılıyor ve ücretli olarak çalışan kadınlar aynı konumdaki erkeklere göre daha az ücret alıyor.

Toplumsal normlarla kadına atfedilen roller, kadınları güçsüz ve erkeğe bağlı kılmaya çalışan politikalar ve uygulamalar da kadınların yoksulluğunu arttıran sebepler arasında.

Eğitim olanaklarından yoksun, mesleksiz, kayıt dışı sektörlerde-parça başı işlerde çalışan, sosyal güvencesiz ve üzerine yüklenen rollerin de sorumluluğuyla birlikte yaşamını sürdürmeye çalışan kadınlar için yoksulluk kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda.

Dünyanın her yerinde enformel sektörde çalışanlar içinde kadınların oranı erkeklere göre çok daha yüksek. Kadınlar sosyal güvence olmadan, çok düşük ücretlere ve kötü koşullarda çalışmakta. Sosyal güvenceden yoksun olunca, yaşlandıklarında daha da yoksullaşmaktalar.

Dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını ile birlikte kadınların, yoksulluğu daha fazla oranda yaşamalarının çeşitli sebepleri var. Pandemi süreciyle birlikte birçok sektörde yaşanan işten çıkarma ya da ücretsiz izinlerde patronlar tarafından tercih edilen genelde kadın işçiler oluyor.

Ayrıca derinleşen krizin etkileriyle birlikte kadınların yoksulluğu yaşama pratiğinin daha ağır olma sebeplerinden biri eve giren parayla evin idare edilmesi sorumluluğunun daha çok kadınların omuzları üzerine yüklenmesidir. Evin idare edilmesi, hem evin mutfağının idare edilmesi, hem de çocukların bakımının ve eğitiminin takip edilmesi gibi birçok yönetim işini birlikte yapmakta. Birçok kadın, eve giren parayla stratejiler geliştirerek sürekli bir tasarrufla evi idare etmeye çalışmakta. Çocuk bakımının yanı sıra yine devlet teşvikiyle yaşlı ve hasta bakımının da evde yapılmasına karşılık ödenen ücretle ve kültürel etkilerle de bu iş de yine kadınların üzerine bırakılıyor.

Kadın İşsizliği

Pandemi le birlikte giderek artan işsizlik oranları içerisinde kadınlar büyük bir yer kaplıyor. Ülkemizde Covid-19 öncesinde ekonomik kriz döneminde artan kadın işsizliği salgın ile birlikte daha da vahim bir hal aldı. İlk gözden çıkarılanlar olarak kadınların işsizlik oranı hızla artıyor.

Pek çok kadın iş gücü piyasasından çekilirken pek çok kadın da cinsiyete dayalı ayrımcılık nedeniyle işten çıkarma, ücretsiz izne çıkarılma uygulamalarına maruz kaldı. İşgücü piyasasındaki cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal ataerkil ilişkiler, yapısal ekonomik sorunlar ve kadınların yerini ‘ev’ olarak gören muhafazakâr-ataerkil politikalar kadınları özel alana itti.

 Salgın sürecinde kadınların en çok çalıştığı iş kolları olan sağlık, eğitim, gıda, perakende satış gibi sektörlerde çalışma koşulları ve çalışma süresi ciddi oranda arttı.  Yine kadınların yoğun olduğu kayıt dışı, güvencesiz, esnek, geçici çalışma biçimleri, pandemide yaygınlaştırıldı ve bu çalışma biçiminin de en büyük mağdurları yine kadınlar oldu.

Kayıt dışı çalışan ve ev emekçisi kadınlar bu dönemde sosyal güvenlik hakkına erişemiyor. Kendileri için gerekli olan temel ihtiyaçları karşılayamayacak hale gelmekte. Ayrıca bu durumda yaşayan kadınların çoğu devlet tarafından sağlanan herhangi bir yardımdan faydalanamamakta.

Son yapılan araştırmalara göre her 4 kadından sadece 1’i çalışıyor. Covid-19 etkisiyle işsiz kalan kadınlarla birlikte kadın işsizliği %43’e ulaştı. DİSK-AR raporuna ve TÜİK verilerine göre ‘kadınlar işgücü piyasasından daha hızlı çekilmek zorunda bırakıldı ve kadın istihdamı hızlıca azaldı. Kadın işçiler erkek işçilere göre Covid-19’un yıkıcı etkilerine daha fazla maruz kalmakta. Covid-19 döneminde kadınların yarısından fazlasının çalışma süreleri azaldı. %42’si ücret kaybı yaşadı ve çalışma biçimi erkeklere göre daha fazla değişti.’

Patronların Silahı KOD 29

Kod 29, pandemi önlemleri kapsamında getirilen işten çıkarma yasağında patronlar için bir sığınak oldu. Patronlar işten çıkaracağı işçiler için Sosyal Güvenlik Kurumu’na 10 gün içinde işten ayrılış bildirgesi vermek zorunda. İşten hangi gerekçe ile çıkardığını da kod numarasıyla işaretlemekte. Kod 29 işçinin “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller (davranışlar)” sergilediği gerekçesiyle iş akdinin feshedildiğini gösteren bir madde.

Patronlar tazminat ödememek ve işten çıkarma yasakları süresince istediği gibi işçi çıkarmak için bu maddeyi kullanıyor. Kod 29 ile işten çıkarılanlar işsizlik ödeneğinden faydalanamıyor. İşten çıkış gerekçesi kod 29 gösterilen işçiler kısa çalışma ödeneği de alamıyor. Kıdem, ihbar tazminatı gibi birçok hakkından da mahrum kalıyor.

İşçi kadınlar için ise bu durum daha vahim boyutlarda. Bu kodla işçilerin üzerine vurulan “ahlaksızlık” damgası, kadınları daha da olumsuz etkiliyor. Kadın işçiler için iş yerlerinde pandemi sürecinde bu kodla işten çıkarılama tehdidi arttı. ‘Namussuzluk, ahlaksızlık, cinsel suçlar, ailenin ve iş arkadaşlarının yüzüne bakamaz hale gelme’ olarak tanımlanıp patronlar tarafından bir silah olarak kullanılıyor.

Kadınlar bu kod ile işten çıkarıldıklarında toplum ve aile tarafından ciddi baskılara maruz kalabiliyor. Hatta bu baskı fiziksel şiddet boyutlarına da ulaşabiliyor. Kadınlar sonrasında iş ararken bu bildirim sebebiyle ciddi sıkıntılar da yaşamakta.

Sendikasız birçok işyerinde, kadın işçiler Kod 29 tehdidi altında çalışıyorlar. Salgın döneminde işsiz kalma tehdidiyle beraber bir de Kod 29 damgası ile işten atılmak daha da kötü bir durum halini alıyor. Kadın işçiler ciddi bir psikolojik şiddet altında çalışmaya zorlanıyorlar. Bu baskı ile kadın işçilerin hak aramasının, itiraz etmesinin, sendikalaşmasının önüne geçilmeye çalışılıyor.

Pandemide Ev İçi Görünmeyen Emek

Salgın süreciyle birlikte artık tamamen alt üst olan ekonomi kadınları daha da yoksullaştırdı, işsiz ve güvencesiz bıraktı. Toplumsal rollerle kuşatılarak ev içine itilen kadınların; virüsün bulaşı etkilerini azaltmak için yapılan ‘evde kal’ çağrılarıyla oluşan ortamda iş yükü ve emek sömürüsü arttı. Virüsle mücadele etmek için hijyen koşullarını sağlamak, okulların kapatılması ve eğitimin evden devam etmesi,  evden çıkma sınırlamaları ile birlikte kadınlara özgü bir görevmiş gibi addedilen ev içi bakım sorumlulukları yerine getirmek, eş, sevgili, çocuk, bakıma muhtaç yaşlıların bakımı ile ilgilenmek; hane halkının temizlik, yemek,çamaşır, ütü vb. artan ev işlerini yapmak kadınlara yükleniyor.

Bu durum kadınların görünmeyen emeklerini ve ev içi cinsiyetçi emek sömürüsünü daha da arttırmakta. Sokağa çıkma kısıtlamaları, ailelerin çocuk bakımında faydalanabilecekleri sosyal desteklerin de ulaşılabilirliğini zorlaştırmış ya da ortadan kaldırmış durumda. Bu nedenle, çalışan ya da çalışmayan kadınlar için, içinden geçtiğimiz koşullar ruh sağlığını da olumsuz etkiliyor, endişe, kaygı, korku, panik, depresyon gibi psikolojik sorunlara sebep olmakta.

Çaremiz Dayanışmada

Kadınlar tüm bu koşullar altında bitmek tükenmek bilmeyen ve gittikçe artan direngen duruşunu dört bir yana birer kıvılcım gibi sıçrayarak örgütlüyor. Emek sömürüsüne, doğa talanına, hak gasplarına, Kod 29’a işsizliğe, yoksulluğa karşı bir arada durarak gücüne güç katıyor ve birlikteliğinden cesaret alıyor.

Kadınların bu cüretinin tüm dengeleri değiştirecek gücü var. Uzun zamandır kadınlar bir arada olmanın ve mücadele etmenin gelen saldırılar karşısında ne kadar önemli ve hayati olduğunu keşfetti. Emeğimiz, bedenimiz, haklarımız için yan yana yürüdüğümüz bu yolda 1 Mayıs; engelleri aştığımız, tüm baskılara, göz altılara, işkencelere, tehditlere rağmen sokakları terk etmediğimiz bir gün oldu.

Patriyarkal kapitalist politikalarla iki kat daha fazla sömürülmeye çalışılan biz kadınlar, bu devrana razı gelmiyoruz. Hayatlarımızı kendi ellerimizle kuracağız. 1 Mayıs’ta şiarımızda söylediğiz gibi: “ Bugünden Yarına Değişir Her Şey. Rüzgâr Essin, Fırtına Biziz”.