Şu cümleye birçok defa rastlamış olanlarımız vardır; patriyarkal kapitalizmi yıkacağız! Belki 8 Mart’ta Feminist Gece Yürüyüşü’nde… Belki kadınlar tüm öfkesi ve isyanıyla meydanları doldurduğunda… İstanbul Sözleşmesi’nden asla vazgeçmeyeceklerini inatla tekrar ettikleri eylemlerden yahut da bir yazıdan, bir söyleşiden hatırlıyoruzdur bu cümleyi.

Hayatın her alanında sömürülen, hakları gasbedilen, her türlü şiddete karşı savunmasız bırakılan kadınlar için yukarıdaki cümlenin anlamı büyük çünkü bizim böylesi eşitsiz bir hayatı yaşamamıza sebep olan, patriyarkal kapitalizmin ta kendisidir. Bazen, kökleri bu kadar derine uzanan ve bütün bir hayatı şekillendiren erkek egemen sistemi yıkacağımızı iddia ederken “acaba başarabilecek miyiz?” diye şüphe ederken de bulabiliriz kendimizi ama o anlarda bizimle aynı isyan duygusunu yaşamış olan bir kadının yazdığı bir kitaba uzanabilir elimiz, yazdığı, oynadığı, yönettiği ya da yapım sürecine dahil olduğu bir tiyatro oyununa bir film sahnesine götürebilir bizi zihnimiz. Toplumsal alanda gördüğü bütün baskıya rağmen inatla üreten, yazan, çizen, oynayan, dans eden her kadın işte bu patriyarkal kapitalist sömürü düzenine bir darbe vurmuş, bir parça koparmış ve bize devam edebilme gücü vermiştir.

Güç aldığımız kadınların ürettiği ve ilham aldığımız her eserin bize açtığı alanı bir adım daha ileriye taşımak için feminist bir bilinçle yazmaya, çizmeye, üretmeye inatla devam ediyoruz! Kendimizi var etmek, eşit ve sömürüsüz bir dünya kurmak için attığımız her adımı engellemeye çalışanlara inat buradayız. Bize alan açmayarak kendi eril iktidarlarını sağlama almaya çalışan erkeklere inat buradayız. Ürettiğimiz hemen her şeyi çılgınca bir hırsla metalaştırmaya çalışan kapitalist sömürü düzenine inat buradayız!

Buradayız ve direnmeye devam ediyoruz çünkü bugün bize yaşatılanlar karşısında artık nefes alabileceğimiz bütün alanlar zorla elimizden alınıyor. Özellikle 20 yıllık AKP iktidarının muhafazakar ve neoliberal ekonomi politikalarının yarattığı krizler sonucunda artık nefes alamaz hale geldik. Bugün içinde bulunduğumuz ve belki ülke tarihinde en sert biçimiyle deneyimlenen ekonomik krizle beraber derinleşen yoksulluktan dolayı barınma, eğitim, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarımıza dahi ulaşmakta güçlük çekiyoruz. Bu kadar temel şeyleri bile karşılayamadığımız bu kriz ortamında zaten sosyalleşmekten, dans etmekten, bir film izlemekten ya da bir sergiye gitmekten çoktan vazgeçtik ama buna karşı bir çıkış yolumuz yok mu?

İşte biz bu çıkış yolunu inşa edebileceğimize inanıyoruz. İktidarın yönetememe krizine ve ekonomik krize karşı bu çıkışı, bu isyanı ve bu mücadeleyi beraber örgütlememiz gerektiğine inanıyoruz. Bunu yaparken de bugüne kadar bize dayatılan kalıplara sığmadığımızı göstermenin birçok yolu olduğuna inanıyoruz.

Kadın sanatçıların giydiği kıyafetten, söylediği şarkıların gücünden, yazdığı cümlelerin vereceği ilhamdan korkarak bizleri baskıyla, cezayla susturabileceğini sanan erkek iktidara ve onun iş birlikçisi sermaye düzenine karşı işte buradayız ve direniyoruz. Bütün bu yasakçı sömürü düzenin tam karşısında adil bir yaşamı kurabileceğimize inanıyoruz ve sosyalist feminist bir perspektifle yan yana gelmeye, direnmeye, özgürce üretmeye, dayanışmaya çağırıyoruz kadınları. Tam da bu inançla mücadelemizi bir adım daha ileri götürerek Mor Dayanışma Kültür ve Sanat Komisyonu’nu kuruyoruz.

Kültür-Sanat Komisyonu ile Neyi Hedefliyoruz?

  • Kültür-sanat alanında üretmeye çalışan ama yaşadığı sistematik erkek şiddeti ve kapitalist sömürü karşısında sessiz kalmayı reddeden kadınlarla buluşmayı ve feminist bilinç yükseltme çalışmalarıyla güçlenmeyi,
  • Düzenleyeceğimiz atölyeler, söyleşiler ve diğer çalışmalar ile kültür-sanat alanında üretmek, ilerlemek isteyen kadınlarla dayanışmayı büyütmeyi,
  • Kapitalist sistemin kar hırsı ile ele geçirdiği, kamusal alandan soyutladığı ve özellikle zengin, güç sahibi erkeklerin hizmetine sunduğu kültür-sanat tekelini ifşa ederek yeni, özgür ve eşit üretim alanlarının oluşturulmasında feminist bakışın önemini tartışmayı,
  • Tüm bu karanlık politik atmosfer içinde yükselen eril bakışın getirdiği sansüre, baskıya, yasaklara karşı birbirimizden güç alarak yan yana gelmeyi ve bizi kuruluşa götürecek yolu kendi bildiğimiz gibi rengarenk, özgürce, feminist bir bakışla örmeyi hedefliyoruz.
  • Aramıza katılan, yan yana geleceğimiz her kadından öğreneceklerimizle beraber hedeflerimiz değişip dönüşebilir, eklemeler çıkarmalar yapılabilir. Biz de birbirimizden öğrenerek, güç alarak örüyoruz feminist mücadeleyi. Kolektif bir biçimde üreterek, düşünerek ilerlersek var olan eril sömürü düzenini yıkmamız mümkün olabilir ancak.

Tüm Kadınlara Çağrımızdır:

Madem bu ataerkil düzen festivalleri sadece erkek sanatçıların varlığına indirgiyor, öyleyse bizimle birlikte feminist bir festival gerçekleştirmek için mücadele edecekler buraya toplansın!

Yıllarca sistematik şiddetle özgüveni kırılmaya çalışılmış kadınların, kendini keyifle ve özgürce ifade edebileceği bir sanat ortamı yaratacaklar ışık yaksın!

Eril bir bakışla kadınları belli kalıplara hapsedeceğini sanan iktidarlara inat “ben de çaldığım üç beş akorla kız kardeşimin yanında yer alırım” diyenler elimize mum diksin!

Bu eril düzeni fırçasıyla mora boyayacak olanlar bize renk katsın!

Kültür-sanat alanları tamamen ele geçirmeye çalışan erkek egemen düzene isyanı olanlar, feminist bir dünyayı yaratmak için hazır olsun!

Kadınların hikâyelerini anlatmak isteyip de bu düzen içinde yer bulamayanlar kalemlerini kapıp bizi bulsun!

Erkek egemen devlete, iktidara ve sömürü sistemine karşı söyleyecek sözü olan tüm kadınları kültür sanat komisyonuna bekliyoruz. Bizim olan her şeyi istiyoruz, alacağız!

Eşit, özgür, sömürüsüz bir dünya için; Şimdi Bir Adım Daha Atma Zamanı!